15 Mart 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #28: Yaşar Kemal

yaşar kemal
1922’de Osmaniye’nin Hemite köyünde doğdu. Asıl ismi “Kemal Sadık Göğceli” dir. 5 yaşında kan davası yüzünden babasını yitirdi. Bir kaza sonucu sağ gözünü kaybetti.

İlköğrenimini Adana Kadirli’de yaptı. Yazmaya ortaokul sıralarında şiirle başladı. Şiirleri Adana Halkevi’nin yayını olan “Görüşler Dergisi”nde yayınlandı.

Ortaokul son sınıfta okulu bırakmak zorunda kaldı. Irgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu yaptı. Şiirleri, Ülke, Kovan, Millet, Beşpınar gibi dergilerde yayınlandı.

1950’de komünizm propagandası suçlamasıyla tutuklandı. 1951’de cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul'a yerleşti. Cumhuriyet Gazetesi’nde fıkra-röportaj yazarlığı yapmaya başladı. 1962’de Türkiye İşçi Partisi Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. 1963’ten sonra gazeteciliği bırakıp kendini tümüyle
kitaplarına verdi.

1973’te Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kuruluşuna katıldı, 1973-1974’te genel başkanlığını yaptı. 1952’de ilk kitabı “Sarı Sıcak” yayınlandı. Bu bir öykü kitabıydı. İlk romanı “İnce Memed” 1955’te yayınlandı. 1955-1984 arasında öykü, roman, röportaj ve makalelerden oluşan 33 kitabı çıktı.
Yaşar Kemal, Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır.

28 Şubat 2015 tarihinde organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakımda olduğu hastanede vefat etmiştir.


ESERLERİ:

Roman: 
*Teneke
*Beyaz Mendil
yaşar kemal*İnce Memed I
*İnce Memed II
*İnce Memed III
*İnce Memed IV
*Namus Düşmanı
*Ala Geyik
*Ölüm Tarlası
*Yılanı Öldürseler
*Ortadirek
*Demirciler Çarşısı Cinayeti
*Yumurcuk Kuşu (Kimsecik I)
*Kale Kapısı (Kimsecik II)
*Kanın Sesi (Kimsecik  III)
*Yer Demir Gök Bakır
*Üç Anadolu Efsanesi
*Ölmez Otu
*Ağrı Dağı Efsanesi
*Çakırcalı Efe
*Yusufçuk Yusuf
*Al Gözüm Seyreyle Salih
*Kuşlar da Gitti
*Deniz Küstü
*Hüyükteki Nar Ağacı
*Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana (Bir Ada Hikayesi I)
*Karıncanın Su İçtiği (Bir Ada Hikayesi II)
*Tanyeri Horozları (Bir Ada Hikayesi III)
*Çıplak Deniz Çıplak Ada (Bir Ada Hikayesi IV)
*Tek Kanatlı Bir Kuş

Öykü:
*Sarı Sıcak

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ: 

Yaşar Kemal'i geçtiğimiz ayın son gününde kaybetmiştik. Ben daha kitaplarıyla tanışamadım. Şimdi hayatını incelediğimde ne kadar çok eseri olduğunu gördüm. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazarmış. Bir Yaşar Kemal kitabı okusam diyorum fakat o kadar çok eseri var ki hangisini okusam bilemiyorum. Sizin tavsiyede bulunabileceğiniz kitapları varsa öğrenmek isterim :) Keyifli pazarlar diliyorum hepinize.

Sevgiler!

9 Mart 2015 Pazartesi

#okuduklarım32: Dudaktan Kalbe/Reşat Nuri Güntekin

Bir kitap daha bitti, beni de bitirdi. Reşat Nuri Güntekin'in Çalıkuşu kitabından sonra kalbimde yer eden bir kitap oldu Dudaktan Kalbe. Lamia ve Kenan'ın aşkalarının peşi sıra sürüklendim durdum okurken. Aşklarıyla başka bir dünyaya atıldım, acılarıyla bende yüzleştim.

Fakat yine en büyük acıyı ve ıstırabı çeken kadın karakter oldu. Bazı acı şeylerin sonucuna katlanmak yine kadına kaldı. Toplum tarafından kötü gözle bakılan, dışlanan taraf yine kadın oldu. Bende Lamia ile üzüldüm, ağladım, onun acısına da sevincine de ortak oldum.

Vazgeçişler, kabullenişler, sineye çekişler... Yapılmış ve sonradan akla düşen hatalar. Üzerinden koca bir zaman akıp geçtikten sonra bu hatalardan geri dönmek bazen işe yaramıyor. Kitap isminin hakkını da oldukça iyi veriyor. Aşkın dudaktan kalbe bir zehir gibi aktığı güzel bir hikâyeye tanıklık ediyorsunuz.

Reşat Nuri Güntekin ile daha tanışmamış olanlar varsa hala, elini çabuk tutsun derim :) Pekâlâ ilk olarak bu kitabı okumanızı da tavsiye edebilirim. Ve tabii Çalıkuşu kitabıyla  başlamak daha bir güzel olacaktır. Sonra zaten tüm kitaplarını mutlaka okumak isteyeceksiniz.

Ben böyle çok sevdiğim yazarların kitaplarını bir çırpıda okumak istiyorum fakat kitaplarının hepsini okuduğumda da başka okuyacak kitabı kalmama korkusu var :) Öyle bir ruh haline de sahibim şu sıralar.
Bir iki haftadır buralarda değildim ya çok özlemişim buraları :)

Hepinize kocaman Sevgiler!

28 Şubat 2015 Cumartesi

#okuduklarım31: İskender/Elif Şafak


Yeni yazarlar keşfetmeyi seviyorum. Hele ilk kez kitaplarını okuyupta beğendiysem bir yazarı, çok daha güzel oluyor. Elif Şafak'ta yeni tanıştıklarım arasında. Kalemini gayet akıcı buldum. İskender tahmin ettiğimin üstünde bir romandı. Roman yurtdışına göçmüş bir kürt aileyi anlatıyor. Töre ve cinayette var işin içinde. Okurken sıkmayan, şaşırtıcı bir eserdi.

Benim okuduğum ilk Elif Şafak romanıydı. Bir ikinci romanını da okumak istiyorum.



Öncelikle kitaba başlarken daha ilk sayfalarda böyle bir soy ağacıyla karşılaşıyorsunuz. Bunu görünce benim gözüm korkmadı değil. Çok fazla karakter var ve ben bu kitabı nasıl bitirecektim, bilmiyordum.

Fakat bir kez başladıktan sonra zaten karakterleri tanıyorsunuz ve her şey  yerli yerine oturuyor. Her bir karakterin yaşantısı kitabın aralarına serpiştirilmiş. Bölüm bölüm karakterleri tanıyorsunuz.


Kitapta beni yoran bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Ana karakterimiz İskender'in hayatı anlatılırken farklı bir yazı tipi kullanılmış kitapta. Bu yazı tipi benim gözlerimi çok yordu açıkçası. Hani bu bölümlere başladığımda sonunu nasıl getireceğimi bilemediğim oldu. Okula gidip gelirken serviste okumak daha zordu. Ama büyük bir azimle okudum :)

Dediğim gibi kitap sıkmayan ve gayet akıcı bir eserdi. İçerisinde şaşıracağınız noktalar da olacak, duygulandığınız noktalar da. Tavsiye edebileceğim iyi bir eser İskender.

Sevgiler!

15 Şubat 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #27: Sylvia Plath

Sylvia Plath 1932'de Massachusetts'de, Alman bir baba ve Amerikalı bir anneden dünyaya geldi. Babası Otto Emile Plath, Almanya'dan Boston Üniversitesi'ne gelmiş bir Alman zooloji profesörüydü. Sylvia henüz 8 yaşındayken babası Otto rahatsızlanarak öldü. Hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozulukla yaşamak zorunda kalan Sylvia için bu olay bir dönüm noktası oldu. İlk şiiri 1940 yılında, 8 yaşındayken yayımlandı.

Plath, kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi'ne gitti. Şiirleri öğrenci gazetesi olan Varsiry'de yayınlanıyordu. Okulda eğitimine devam ederken geçirdiği ağır depresyon neticesinden intihara teşebbüs etti.

1956 yılında daha sonra eşi olacak olan ingiliz şair Ted Hughes ile tanıştı. Evlendikten sonra eşi ile birlikte Boston'da yaşamaya başladı. Sylvia hamile kaldıktan kısa bir süre sonra eşi ile birlikte Londra'ya yerleşti.

1963 yılında ''Victoria Lucas'' takma adıyla tek romanı olan Sırça Fanus'u yayınlandı. Roman ancak ölümünden sonra gerçek adıyla yayınlandı. Üniversitede yaşadığı bunalımlı günleri yarı otobiyografik bir dille anlattığı romanında hayatındaki kişileri ve olayları detaylı olarak anlattı. Plath'ın annesi kitabın ABD'de yasaklanması için girişimde bulunsa da başarılı olamadı.

1962 yılında ilk çocuklarının doğumundan kısa bir süre sonra çiftin arası ihanet yüzünden açıldı. Yaşadıkları ve depresif kişiliği yüzünden girdiği depresyon sonucunda 11 Şubat 1963'te evinde çocuklarına süt ve kurabiye hazırladıktan sonra kafasını fırının içine sokarak intihar etti. İntiharı yüzünden eşi Ted Hughes eleştirilere maruz kaldı.

11 yaşından beri günlük tutan Sylvia, ölümüne dek bu alışkanlığını sürdürdü. 1980 yılında, ''Sylvia Plath'in Günceleri'' adıyla yayımlandı.

ESERLERİ:

- Ariel
- Johnny Panik ve Rüyaların Kutsal Kitabı
- Sırça Fanus
- Üç Kadın
- Sylvia Plath'in Günceleri
- Suyu Geçiş

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Çok farklı bir yaşamı var Sylvia Plath'in. Hele intiharını okuyunca ağzım açık kaldı. Yazarın tek romanı Sırça Fanus. Yaşamını okuyunca bu kitabı hiç vakit kaybetmeden okumam gerektiğini düşündüm. Umarım okurum kısa zamanda...

Sevgiler!

#okuduklarım30: Kuyucaklı Yusuf/Sabahattin Ali


Kitap: Kuyucaklı Yusuf/Sabahattin Ali (roman)
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa: 220 Sayfa

Sabahattin Ali.
Nasıl tarif edeyim bu adamı bilmiyorum. Kalemini beğendiğim, okurken farklı bir hissiyata sahip olduğum bir yazar... Şu ana kadar dört kitabını okuyup, hani ''gerçekten bu benim yazarım'' dediklerimden biri. Kuyucaklı Yusuf ile yine benim gönlümü fethettiği kesin.


Çocuk yaşında, bir gece ne olup bittiğini anlamadan hayata bir adım geride başlıyor Yusuf. Eşkıyalar Kuyucak köyünü basıp anasız babasız bırakıyor Yusuf'u. Kaymakam Salahattin Bey hemen kol kanat geriyor ve yanına alıyor bu küçük çocuğu. Kendisi için bir oğlan, kızı Muazzez için ise bir ağabey oluyor Yusuf...

Hemen alışamıyor Yusuf yeni hayatına. İçine kapanık, sessiz sedasız bir yaşam sürüyor. Hayat olduğu yerde duracak değil ya... Aylar, yıllar geçiyor. Muazzez evlenme çağına gelince annesi Şahinde kızı için en iyi damadı bulma telaşı içine giriyor. Bir gün Muazzez'i istemeye geliyorlar ve ortalık karışıyor... Bu fenalık uzun zaman yakalarını bırakmıyor.

Bazen eski yaşantısını geri istiyor Yusuf. Kendi evini,köyünü bırakıp başkasının yanında yaşamaya başlamamış olmak istiyor. Yalnız kalıyor. Belki pişman oluyor...

Bence okunmalı. Biraz eski dilde yazılmış kitapları da okumayı seviyorsanız tavsiye edebileceklerim arasında. Ve hala Sabahattin Ali'yle tanışmadıysanız hemen tanışın!
Diyeceklerim bunlar. Sabahattin Ali'nin hayatına ve eserlerine de buradan göz atabilirsiniz.

Arka Kapak:

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hiyakesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.


Kuyucaklı Yusuf'un 1985'te çekilmiş bir de filmi var. Filmin kalitesi düşük olsa da linki burada. Ben hemen izlemeye gidiyorum :)

Sevgiler!

8 Şubat 2015 Pazar

#okuduklarım29: Bin Muhteşem Güneş/Khaled Hosseini

İki kadının kesişen hayatları, üzüntü, savaş, hasret, pişmanlık...
Hem savaşın getirdiği zorluklar hem de kadınların yaşadığı zorluklara değinen bir roman. Okurken gözlerinizin dolu dolu olduğu, içinizi acıtan, unutulmaz nadir eserlerden biri.


Meryem dünyaya gözlerini bir harami olarak açmış, yani nikahsız bir beraberlik sonucu doğmuştur. Bunun getirdiği olumsuzlukları hayatı boyunca da hep yanı başında hissetmiştir. Küçük kız çocuğu Meryem, hayat karşısına her ne çıkarırsa çıkarsın yaşam mücadelesini devam ettirmeye çalışmıştır.

Bir de Leyla... Arkadaşları tarafından çok sevilen bu kız da, ilerisi için düşündüğü hayallerini gerçekleştirmek istiyor. Fakat hayat hiçte beklediği gibi olmayacaktır. Savaşın getirdiği zorluklarla mücadele etmek zorunda kalacak, çok başka bir hayata sürüklenecektir.

Bu çok farklı yerlerden gelen, farklı hayatlara sahip iki kadın günün birinde, zorlu hayat mücadelesine beraber devam etmek durumunda kalırlar. Yaşam onları çok acı şeylerle sınar...

Khaled Hosseini'nin Afganistan kadınlarına adadığı bu kitabı, herkes okumalı. Ben Khaled Hosseini'nin tüm kitaplarını okumuş olup, kalemini çok beğeniyorum. Sadece üç kitabı var yazarın ve bence hepsini de okumalısınız... Hoşça kalın.

Sevgiler!

1 Şubat 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #26: Buket Uzuner


Buket Uzuner, 3 Ekim 1955 Pazartesi günü Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi, Bergen Üniversitesi, Michigan Üniversitesi’nde moleküler biyoloji ve çevre bilim eğitimi aldı. Tampere Teknik Üniversitesi ve O.D.T.Ü Çevre Müh.’de araştırmacı olarak çalıştı, ders anlattı.

Kuzey Sahra Afrikası, Kuzey Amerika, Kanada ve Avrupa’da uzun tren seyahatleri yapan ve yaşayan Buket Uzuner, gezgin, araştırmacı ve öğrenci olarak hayatını yurt dışında sürdürebilmek için kazandığı üniversite burslarına ek olarak yaşadığı ülkelerde çocuk bakıcılığı, garsonluk, çevirmenlik, barmenlik ve aşçılık yaptı.
Tam zamanlı yazar olabilmek için akademik yaşamına son verince, sinema, turizm, reklam ve yabancı dil sektörlerinde çalışarak  hayatta kaldı.

Buket Uzuner, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Kuruluş yılında  Türkiye üniversiteleri, basını, meslek kuruluşları ve 81 ilin valiliklerinden  oluşturulan jürinin oylarıyla ‘Cumhuriyetin 75 Başarılı Kadını’ndan biri olarak seçilmiştir.

ESERLERİ:

Hikaye:
Benim Adım Mayıs
Ayın En Çıplak Günü
Güneş Yiyen Çingene
Karayel Hüznü
Şairler Şehri
Şiirin Kızkardeşi Öykü
Yolda
Bir Yılbaşı Hikayesi

Gezi:
Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları
Şehir Romantiğinin Günlüğü
New York Seyir Defteri

Roman:
İki Yeşil Susamuru, Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri
Balık İzlerinin Sesi
Kumral Ada~Mavi Tuna
Uzun Beyaz Bulut- Gelibolu
İstanbullular
Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları/SU


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Buket Uzuner'i daha önce İki Yeşil Su Samuru, Kumral Ada-MaviTuna ve Su kitaplarıyla duymuştum. Okumayı düşünmemiş, sadece duymuştum tabii :) Okunyan varsa ne der, ne düşünür merak içindeyim. Başka bir şey demiyor, yorumlarınızı bekliyorum... :)

Sevgiler!

26 Ocak 2015 Pazartesi

#okuduklarım28: Kardeşimin Hikayesi/Zülfü Livaneli


Livaneli yine yanıltmadı beni. Hatta beklediğimin çok daha üstündeydi bu kitap. Harika bir kurgu, harika bir son...

Kardeşimin Hikayesi, isminden de anlaşılacağı gibi iki kardeşin hikayesini ele alıyor. Kurgusuyla bir o kadar şaşırtıcı, aynı zamanda etkiliyici de. Sonu asla tahmin edilemeyecek bir roman. Ben okuduktan ancak yarım saat sonra şaşınkınlığımı üzerimden atabilmiştim... Etkisi hala üzerimde diyebilirim...

Daha Livaneli ile tanışmadıysanız çok geç kalmadan tanışın derim. Kitaplarının çok farklı bir büyüsü var. Sizi hemen etkisi altına alıyor ve okumaya doyamıyorsunuz. Neden daha önce okumamışım demeyin sonra :)

Bu kitabı kesinlikle okuyun derim. Eminim sizde seveceksiniz... Livaneli'nin bundan sonra hangi kitabını okusam diye düşünüyorum ben. Bakalım hangi şanslı kitap olacak :)

Yazarın hayatı ve eserlerine de buradan ulaşabilirsiniz.

Sevgiler!

20 Ocak 2015 Salı

#okuduklarım27: Değirmen/Sabahattin Ali


Sabahattin Aliyi ilk ''Kürk Mantolu Madonna'' kitabı ile tanımıştım. Kürk Mantolu Madonna bir romandı. Değirmen ise Sabahattin Ali'nin kısa öykülerinden meydana gelmiş bir kitap. İçinde toplam 16 kısa öykü var.

Benim içlerinde en beğendiğim öykü, kitabın ismini de belirleyen Değirmen öyküsü. Bu öyküyü okuyupta etkilenmeyen olacağını sanmıyorum. Çok anlamlı ve güzel bir öykü...

Sabahattin Ali kitapta bir yerde okurlarına ''adaşım'' diye hitap ediyor. Nedense bu hitap benim çok bir hoşuma gitti :) Farklı geldi, öyle söyleyeyim.

Yazar önsözünde bazı hikayelerini çok genç yaşta yazdığını belirtmiş ve 'iyiden kötüyü ayırmak külfetini okuyucuya bıraktığım için özür dilerim.' demiş. Okurken bunu bilmek daha farklı düşündürtüyor tabii...

Ben genel olarak sevdim. Okunmaya değer olduğunu düşünüyorum. Sabahattin Ali severlerin eminim elinde birçok kitabı vardır. Bu kitapta kitaplıklarında bulunabilir.
Bundan sonra Sabahattin Ali'den okuyacak olduğum bir öykü kitabı daha var. Sırça Köşk... Onun içerisindeki öyküleri de çok merak ettim :)

Sevgiler!

18 Ocak 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #25: Elif Şafak

Elif Şafak 25 Ekim 1971 günü, babasının o sırada doktora yapmakta olduğu Strazburg'da dünyaya geldi. Babası sosyal psikolog ve akademisyen Nuri Bilgin, annesi diplomat Şafak Atayman'dır. Doğumundan kısa bir süre sonra anne ve babası ayrıldı, annesi tarafından büyütüldü. Soyadı olarak annesinin adını kullandı.

Ortaokulu annesinin görev yaptığı Madrid'de, liseyi Ankara Atatürk Anadolu Lisesi'nde tamamladıktan sonra, ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümünü bitirdi. Yüksek lisansını aynı üniversitede Kadın Çalışmaları Bölümünde yaptı. 

"Bektaşi ve Mevlevi Düşüncesinde Döngüsel Evren ve Kadınsılık Anlayışı" üzerine master tezinin ardından; ODTÜ Siyaset Bilimi bölümünde doktorasını tamamladı. Doktora tezi, "Türk Modernleşmesinin Kadın Prototipleri ve Marjinaliteye Tahammül Sınırları" başlığını taşıyordu. Elif Şafak'ın İslamiyet, kadın ve mistisizm hakkındaki yüksek lisans tezi Sosyal Bilimler Derneği tarafından ödüllendirildi.

2005 yılında Eyüp Can Sağlık ile Berlin'de evlenmiş, Şehrazat Zelda ve Emir Zahir adında iki çocukları vardır.



- 2000 yılında Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü'nü kazanan Mahrem romanı ile geniş okur kesimi tarafından tanındı.

- Bunu iki yıl ara ile yayımlanan Bit Palas (2002) ve İngilizce olarak yazdığı Araf (2004) adlı kitapları izledi.

- Şafak, 2004 yılında beş yazarın (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Elif Şafak, Celil Oker, Pınar Kür) ortak kaleme aldığı bir roman projesinde yer aldı, bu roman Beşpeşe adıyla yayımlandı.

- 2005'te Med Cezir adlı kitabında kadın, kimlik, kültürel bölünme, dil ve edebiyat hakkında yazılarını bir araya getirdi. 

- 2006'da yayımlanan "Baba ve Piç" adlı romanını İngilizce olarak kaleme aldı. Türk-Ermeni ilişkilerini inceleyen bu roman nedeniyle hakkında Türklüğe hakaret ettiği gerekçesi ile dava açıldıysa da, suçun yasal unsurlarının oluşmadığı ve delil bulunmadığı gerekçesiyle beraat etti. 

- Doğum sonrası yaşadığı depresyonu, İngilizce olarak kaleme aldığı Siyah Süt adlı otobiyografik romanda anlattı.

- 2009 yılının Mart ayında yayımlanan AŞK isimli roman, Türk edebiyat tarihinin en kısa sürede en çok satan edebi eseri ünvanına sahip olmuştur.


- 2011 yılında Doğan Kitaptan "İskender" isimli eseri piyasaya çıkmıştır. Kitabın kapak resminde, makyajla erkek haline gelen Elif Şafak'ın kendi fotoğrafı vardır.

- Mimar Sinan'ın yanında çırak olan birinin gözünden Osmanlı'yı anlattığı son romanı Ustam ve Ben 2013 yılında yayımlandı.

ESERLERİ:

* Kem Gözlere Anadolu
* Pinhan
* Şehrin Aynaları
* Mahrem
* Bit Palas
* Araf
* Beşpeşe (Murathan Mungan, Faruk Ulay, Celil Oker, Pınar Kür) 
* Med Cezir
* Baba ve Piç
* Siyah Süt
* Aşk
* Kâğıt Helva
* Firarperest
* İskender
* Şemspare
* Ustam ve Ben



BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Elif Şafak'ın Mahrem adlı kitabını bir zamanlar okumaya başlayıp, yarıda hatta başından birkaç sayfa okuduktan sonra bırakmıştım. Bir kitabı kolay kolay bırakmam ama bana ağır gelmişti sanırım. Şimdi hayatını ve eserlerini inceledim ve bir daha okumak geldi içimden...

Birçok kitabı ilgimi çekti. En çokta Beşpeşe kitabı. Beş yazarın bir araya gelerek oluşturduğu bir kitap. 
Bakalım ne zaman kısmet olacak okumak :) Şimdilik hoşçakalın.

Sevgiler!

17 Ocak 2015 Cumartesi

#okuduklarım26: İncir Kuşları/Sinan Akyüz

Bu kitapta beni etkileyen şey, içinde barındırdığı aşk değilde savaşın gerçekleri oldu. Başlarda çok basit gibi geliyor. Hemen bir aşk hikâyesiyle karşılaşıyorsunuz. Fakat sayfalar ilerledikçe, kendinizi savaşın içinde bulunca bu basitlik kayboluyor...

Savaş nedir? Soykırım nedir? Günümüzde de evet savaşlar var. Ve biz 'savaş' kelimesini rahatlıkla kullanabiliyoruz. Çünkü hiç, bir gece yarısı bomba sesleriyle uyanmadık. Çocukların 'anne' diye seslenen çığlıklarını işitmedik. Eli silahlı bir askerle sokağın herhangi bir köşesinde karşı karşıya kalmadık...
Dışarıdan görebildiğimiz kadar biliyoruz. Savaşın asıl gerçek yüzünü bilmiyoruz. İnşallah ömrümüz boyuncada bu gerçekle karşılaşmayız...

Şöyle anlatacak olursam; kitapta güzel bir Boşnak kızına aşık iki genç olsa da, kızın gönlü birinden yanadır. Diğerini ise "kalbimde iki kişiye yer yok" diyerek reddediyor...
Bunun yanı sıra Bosnada savaş kapıya dayanıyor. Sırpların Müslüman Boşnaklara yönelik soykırımı anlatılıyor.

Sade bir dille yazılmış ama çok gerçekçi, okunması gereken bir roman... Sinan Akyüz'ün okuduğum ilk romanı oldu İncir Kuşları... Diğer kitapları da okunacak.

Sevgiler!

11 Ocak 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #24: Ece Temelkuran

1973 yılında İzmir’de doğan gazeteci yazar Ece Temelkuran, 1991 yılında Bornova Anadolu Lisesi’ni, 1995 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. 1993 yılında Cumhuriyet gazetesinde gazeteciliğe başladı. İlk yazıları Patika dergisinde yayımlandı.

Kadın hareketi, siyasi tutuklu ve hükümlüler, Güneydoğu sorunu üzerine çalıştı, röportajlar yaptı. Almanya’da kadın hareketi üzerine bir araştırma yaptı. Ardından avukatlık ruhsatnamesini aldı ancak bu mesleği henüz icra etmedi.

Yurtiçinde ve dışında çeşitli dergilerde yazılar yazdı, CNN Türk’te muhabirlik yaptı. Dünya Sosyal Forum’unu izlemek için 2003′te Brezilya’ya, 2004′te Hindistan’a gitti. Venezüella’daki sosyalist devrimini ve Arjantin’de ekonomik krizden sonra oluşan halk hareketini inceledi. Bu harekete ilişkin yazıları “Buenos Aires’te Son Tango” adı altında yazı dizisi olarak Milliyet’te yayınlandı.

Milliyet gazetesinde “Kıyıdan” adlı köşesinde yazdı. Habertürk TV’de yayınlanan “Kıyıdan” adlı programı hazırlayıp sunan Temelkuran, Habertürk gazetesinde “Kıyıdan” adlı köşesinde yazdı. Bugüne kadar Nawaat, New Left Review, Le Monde Diplomatique, Global Voices Advocacy, Al Akhbar, New Statesman ve Guardian’da makaleleri yayımlandı.


ESERLERİ:

Şiir: Bütün Kadınların Kafası Karışıktır, İç Kitabı, Kıyı Kitabı, 
Deneme: Dışarıdan Kıyıdan Konuşmalar, İçeriden Kıyıdan Konuşmalar, İkinci Yarısı, Kayda Geçsin
Siyaset: Biz Burada Devrim Yapıyoruz Sinyorita!, Oğlum Kızım Devletim-Evlerden Sokaklara Tutuklu Anneleri, Ne Anlatayım Ben Sana!, Ağrı'nın Derinliği, 
Roman: Muz Sesleri, Düğümlere Üfleyen Kadınlar

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Fark ettim de ben hep erkek yazarlardan kitaplar okuyorum. Aslında bilerek değilde öyle denk geliyor :) Geçen gün Dr.Coffe blogunda Ece Temelkuran'dan bahsetmiş. Bende merak edip inceledim. Yeni kadın yazarlar keşfetme kararı aldım sonrasında. 
Beğenerek kitaplarını okuduğunuz kadın yazarlar var mı? Türk ya da Yabancı fark etmez. Gelecek haftalarda blogumda onlardan da bahsetmek isterim... Yorumlarınızı merakla bekliyorum :)

Sevgiler!

4 Ocak 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #23: İhsan Oktay Anar




İhsan Oktay Anar, 1960 yılında Yozgat'ta dünyaya geldi. İlk ve orta öğrenimini İzmir'de tamamladı. Lisans, master ve doktora öğrenimini Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde yaptı.  Aynı okuldan 2011 yılında, öğretim üyeliğinden emekli olmuştur.





ESERLERİ:

- Puslu Kıtalar Atlası
- Kitab-ül Hiyel
- Efrâsiyâb'ın Hikâyeleri
- Amat
- Suskunlar
- Yedinci Gün
- Galîz Kahraman


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Puslu Kıtalar Atlası kitabıyla tanınan bir yazar İhsan Oktay Anar. Benimde kitapları arasında en merak ettiğim kitabı. Ama daha okuyamadım. Tüm kitapları ilgimi çekti aslında. Böyle çok merak ettiğim ve bir kitabını okuyup, 'artık diğer kitaplarını okusam da olur' dediğim yazarlar olmuştu. Umarım öyle olmaz... Siz neler düşünüyorsunuz?

Sevgiler! :)