27 Haziran 2014 Cuma

#okuduklarım4: Köpek Düşleri/Markus Zusak


''Sorgu'' deyince aklınıza ilk gelen hapishaneler falan olmamalı... İlla kötü bir şey yaptığında, insanın başkası tarafından sorgulanması gerekli değil ya. Bazen hatalarını kendi bulmalı insan. Sonra iyice bir sorgulamalı. Ben kimim? Ne yapıyorum? Niçin yaşıyorum? İyi biri miyim, kötü biri mi? Bunlar gibi daha birçok soru türetilebilinir de.

Kahramanımız Cameron için arka kapakta yazılanları okuduğumda acaba nasıl biri deyip onu hemen tanımak istemiştim. Okudum ve onu çok iyi tanıdığımı da düşünüyorum. Kendi düşüncelerimle Cameron:
   Adım Cameron Wolfe.       ---->   Adı Cam.(Kısaca)
   Şehirde yaşıyorum.             ---->  Şehirde yaşıyor.
   Okula gidiyorum.               ---->  Okula gidiyor.
   Kızlarla aram hiç iyi değil.   ---->  Sadece kızlara karşı biraz tereddütlü.
   Biraz akıllıyım.                    ---->  Bence gayet zeki.
   Pek fazla sağ duyum yok.   ---->  Kendini fazla kötülemiş.

Kitabı okudukça sanki Cameron'un dünyasında siz yaşıyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Bunun en önemli nedeni de rüyalarını anlatması. Bir rüya nasıl anlatır, (ki ben hiç rüya anlatmayı beceremem) tüm duygularıyla aktarmak nedir, Cameron bu işi biliyor. Yoksa Markus Zusak mı demeliyim :)

Hiç istemediği bir hayatı yaşamak zorunda olmak, sahip olduğu işi bile küçücük bir neden dolayı kaybetmek, Ruben gibi işi gücü sadece kendisiyle beraber başkalarını da kötü işlere bulaştırmak olan bir ağabeye sahip olmak kadar talihsiz Cameron. Yaşadıkları onu kendinden nefret ettirmeye yetiyor hatta artıyor da. İnsan kendine ''pislik, öküz ya da sefil'' demek kadar ne yaşamış olabilir ki? Cameron kendine ne kadar hakaret yağdırsa da, her şey ne kadar kötüyse gitse de başkaları için dua etmeyi hiç esirgemiyor. Kendisi için dua etmek varken o sadece başkalarını düşünmekle yetiniyor. Düşünceli bir mi,değil mi; bir de buradan bakın....

Bu kitabı okuduktan sonra kazandığım en iyi şeylerden biri; bazen ''kendimi sorgulamam'' gerektiği, bir diğeri de; başkalarının iyiliğini düşünüp onlar için ''dua etmem'' gerektiğini  hiç unutmamak oldu.
Daha önce bu kitap için yapılan yorumları okumuştum. Denilen şuydu:
 ''Zaman kaybı''
Bence her kitap okunmak için zamanı hak eder. Belki de zaman kaybı deyip, başkalarının en güzel zamanlarının kitap okumak yerine başka şeylerle kaybolup gitmesine neden oluyorsunuz. ''Sevmedim'' ya da ''Sevemedim'' demek yeterli oysa. Bırakın zaman kaybı olup olmadığına okuyan karar versin.

Eğer bir gencin düşüncelerine tanık olmak ve gençleri tanımak isterseniz bu kitabı alıp okuyabilirsiniz. Okumakla hiçbir şey kaybetmezsiniz.
Sevgiyle kalın... :)

22 Haziran 2014 Pazar

#okuduklarım3: Menekşe Kokulu Hikayeler/Ender Haluk Derince

      İnsanların bazı zamanları olur. Yaşamaktan zevk alamadığı, kendini yalnız hissettiği hatta şu koca evrende ona yer yokmuş gibi kendisini üzmek için çaba sarf ettiği zamanlar. Neden insan kendini kötü hissetmek için çabalar ki? Şu koca dünyada boşa harcanacak tek bir vakit yok aslında. Yaşamak, eğlenmek, müzik dinlemek, resim yapmak, çiçek yetiştirmek, kitap okumak için o kadar çok zaman varken, kendini umutsuzluğu düşürmek için çabalaması ne kadar saçma geliyor düşünüldüğünde.
      Peki böyle durumlarda ne yapmalı? Benim için en göze çarpan kitap okumak oluyor yine. İlla havanı güneşli olduğu bir günde dışarı çıkıp parkta, kumsal okumanın bir gereği yok ki. Yağmurlu bir günde demlediğin taze mis gibi bir fincan çayla camın önüne yerleştikten sonra yağmur sesini dinleye dinleye ne de güzel kitap okunur oysa.

      Uzun zamandır kendimle küstüm bende. Kendimle bir savaş içerisindeydim nedense. Hiçbir şeyden zevk alamıyor hatta ben yaşamasam da olur, kimsenin umurunda bile değilim diyordum. Baktım çok sıkılıyorum kitap okumak için daha fazla vakit kaybetmemem gerektiğini fark ettim. Birkaç hikaye okusam ne de hoş olurdu. Neyse ki imdadıma Menekşe Kokulu Hikayeler yetişti. Hemde ne yetişmek :)
Arka kapak yazısından başlamak istiyorum.
   ''Okurken içinizi huzurla dolduracak, yüreğinizi ısıtacak, iyilik, sevgi, dostluk ve mutluluğu dile getiren birbirinden güzel 69 adet hikayeden derlenen bu kitapla hayata keyifli bir mola verip kargaşadan sıkıntılardan uzaklaşacaksınız.''
   Evet, haklı! Hikayeleri okuduğumda gerçekten huzuru bulduğumu düşündüm, sıkıntılardan kurtuldum ve yeri geldi ağladım. Şükretmeyi bir kez daha öğrendim. Yine arka kapaktan:
''Sevinçlerini sakın erteleme
Her yemekten sonra şükret
Biri seni kucakladığında ilk bırakan sen olma...''

      Kitapta yer alan hikayeler belki de birkaçını biliyor olabilirsiniz. Ama yüreğinizde yer edecek hikayeler ve gerçekten hissetmek nedir anlayacaksınız. Belki bazen sizde gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız.
   
      Bu kitaptaki hikayeleri okuduktan sonra, en az iki saniye daha durup düşünme ihtiyacı hissedeceksiniz. Öyle hemen okunup bitirilecek kitap olarak düşünmeyin sakın. Elinize aldıktan sonra kokusunu güzel en derinlerinizde hissedin ve duygularınızı uyandırın. Okumaya başlayın ve sakın bir hikayeyi tam olarak hissetmeden diğer bir hikayeye atlamayın.

      Ender Haluk Derince'ye böyle bir kitap hazırlayıp bize sunduğu için ne kadar teşekküre etsek az... Zamanını ayırıp ayrıca kitabımı imzalamış olması içinde çok teşekkür etmek isterim. Yüz yüze, tanışıpta bir imza alamasam da  benim için önemli. Kitabı okuyup bitirdiğimde de menekşelere ve orkidelere de ayrı bir hayranlık duydum. Çiçek yetiştirme kararı aldığım bir gün ilk seçeneklerim bunlar olacak. Başka bir kokulu hikayede buluşmak dileğiyle.
      Sevgi daima sizinle olsun.