31 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #9: Dan Brown


 22 Haziran 1964 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde dünyaya gelen ünlü yazar Dan Brown, Amherst Koleji ve Philips Exeter Akademisinden mezun olmuştur. Annesi ilahiyat müzisyeni, babası ise matematik profesörüdür.

Öğrencilik hayatı bittikten sonra eğitim görmüş olduğu okullarda İngiliz öğretmenliği yapan ünlü yazar Dan Brown, 1996 yılında çıkardığı ve kendisini büyük üne kavuşturan ilk kitabı ''Dijital Kale'' ile birlikte kısa süre içerisinde bütün dünyada adından söz ettirmiştir.

Yayımlanan ilk kitabının ardından Dan Brown, elektronik kitap listelerinde bir numaraya çıkmıştır. Bu kitabında yazar Ulusal Güvenlik ile sivil halk arasındaki ince ilişkiyi anlatmıştır. Yazarın ikinci kitabı olan ''İhanet Noktası'' adlı kitabının ilk basımı 2001 yılında gerçekleşmiştir. Yazar bu kitabında ahlak ve gizli teknolojiler hakkında konuları kaleme almış ve bütün dünyada büyük ses getirmiştir.

Dan Brown'un üçüncü kitabı ise ''Melekler ve Şeytanlar'' dır. Bu kitabında da Vatikan, Roma ve Cern Laboratuvarlarında geçmektedir. Bilim ve din konularını işleyen gerilim türünde bir romandır.

2004 yılında yayımlanan dördünce ve en çok ses getiren kitabı olan ''Da Vinci Şifresi'' ile ününe ün katmıştır. Bu kitabı yayımladıktan sonra özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde büyük yankı uyandırdı ve büyük tartışmaları beraberinde getirdi.


Yazar 15 Eylül 2009 tarihinde yayımlanan beşinci romanı da, mason olan dedesinden etkilenerek ''Kayıp Sembol'' kitabını kaleme almış ve bu kitabında masonluktan bahsetmiştir. Yazarın kaleme aldığı bütün kitapları büyük okuyucu kitlesine sahiptir. Yazarın kitaplarının basılmasını sabırsızlıkla bekleyen yüz binlerce kişi bulunmaktadır.

Ayrıca Dan Brown'un yazdığı kitapların bazıları beyaz perdeye aktarılmıştır. Beyaz perdeye aktarılan bu kitaplar sinema salonlarının dolmasına ve izleyici rekorları kırılmasına neden olmuştur. Yazarın kitaplarında bahsedilen şehirlerde turist akımına uğramakta ve bu şehirlere önemli maddi getiri sağlamaktadır.

Dan Brown'un merakla beklenen ve bugünlerde piyasaya çıkan son kitabı olan ''Cehennem'' in bir kısmı da İstanbulda Ayasofyada geçmektedir.Bütün kitaplarında olduğu gibi, takipçileri bu kitabını sabırsızlıkla beklemiştirler. Dan Brown bu son kitabında okuyucularını; şifreler, semboller ve gizli geçitlerden oluşan bambaşka bir dünyada yolculuğa çıkartacağı konusunda açılamada bulunmuştur.


ESERLERİ:

  • Dijital Kale
  • İhanet Noktası
  • Melekler ve Şeytanlar
  • Da Vinci Şifresi
  • Kayıp Sembol
  • Cehennem

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Dan Brown'un ilk kitabı olan Dijital Kale kitabını okumuştum ve sevmiştim. Çok net hatırlayamasam da kitap sürükleyici ve güzeldi.
Son çıkan kitabı olan Cehennem, en çokta; İstanbul Ayasofyada birtakım olaylar anlatıldığından çok merak duyduğum bir kitap. Sonuçta yabancı bir yazar ülkemizden bir mekanı ele alıp anlatmışsa, merak duygularımız artmalı :) Ve o kitabı alıp okumalıyız...
Eğer sürükleyici bir şeyler okuyayım derseniz Dan Brown okuyabilirsiniz. Diğer kitaplarını okumadım ama yanıltacağını düşünmem. Dünya çapında sevilen bir yazar Dan Brown. Siz de seversiniz mutaka :)

Yorumlarınızı bekliyorum ;)

Sevgiler!



24 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #8: Oğuz Atay

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934 yılında İnebolu'da doğdu. Bir süre milletvekilliği yapan, ağır ceza hakimi Cemil Atay'ın oğludur.

İlk ve Orta öğrenimini 1939'da ailesiyle birlikte gittiği Ankara'da tamamladı. Maarif Kolejini ve İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini bitirdi. Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi Harita Kadastro Bölümü Ölçme Bilgisi kürsüsünde öğretim görevlisi oldu.

1975 yılında Doçent olan ve topografya ve yol inşaatları dersi veren Oğuz Atay'ın ''Topografya'' adlı bir ders kitabı vardır.

Beyin tanısı nedeniyle gittiği İngiltere'den tedavinin imkansız olduğunu öğrenerek dönen ''Tutunamayanlar'' yazarı Oğuz Atay, 13 Aralık 1977'de İstanbul da hayata veda etti.

Edebiyat sevgisi ilk zamanlar kiralayarak okuduğu romanla başlar Atay'ın. Oscar Wilde, Gorki, Dotoyevski, Stendhal'i okur. Daha sonraları Kafka, Joyce, Conrat, Grass, Sabahattin Ali ve Yusuf Atılgan en sevdiği yazarlar arasında yer alır Oğuz Atay'ın.



Oğuz Atay'ın türk romanında bir aşama olarak kabul edilen ''Tutunamayanlar'' romanı, Turgut Özmen adlı genç bir mühendisin anlaşılmaz bir biçimde kaybolmasıyla başlar.
Gelenekten kopuş, Batı Uygarlığı karşısında eziklik, topluma ve kendine yabancılaşma, romanın başlıca konularıdır. Tutunamayanlar da şiirden oyuna kadar her yazı türü kullanılır. Kendi acısı ve isyanıyla, kendisi dalga geçer.


Hayata, olup bitenlere, oyun gözüyle bakar Oğuz Atay. Onun için oyun bir anahtardır. Eserlerindeki kişilerde hayatla oyunu birbirinden ayırmazlar. Oğuz Atay için oyun, gündelik hayatın basitliğinden, tekdüzeliğinden kaynaklanan sıkıntıya karşı bir önlem, bir sığınmadır.
Yazarın hayattayken oynanmasını çok istediği ''Oyunlarla Yaşayanlar'' adlı oyunu, ancak ölümünden sonra sahnelenebilmiştir.

Edebiyat dünyasına ilk romanı olan ve TRT 1970 roman ödülünü kazanan Oğuz Atay'ın ''Tehlikeli Oyunlar'', ''Bir Bilim Adamının Romanı'' ve yarıda kalan ''Eylembilim'' adını taşıyan romanları yayınlandı.
Hikayeleri ''Korkuyu Beklerken'' adlı kitabında toplandı.


ESERLERİ:

  • Tutunamayanlar
  • Tehlikeli Oyunlar
  • Bir Bilim Adamının Romanı
  • Korkuyu Beklerken
  • Oyunlarla Yaşayanlar
  • Eylembilim


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Oğuz Atay... Kalemine hayran olduğum bir yazar...
Düşünceleri, üslubu ayrı bir güzel. 
Oğuz Atay'a diyecek söz bulamıyorum doğrusu :)

Siz de hiç Oğuz Atay kitabı okudunuz?
Fikirlerinizi öğrenmek isterim...
Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Sevgiler!

21 Ağustos 2014 Perşembe

#okuduklarım11: Son Ada/Zülfü Livaneli


Son Ada; çok beğendiğim bir kitap oldu. Gerçek hayatta yaşadıklarımızın birebir aynısı ancak bu kadar doğru ve dokunaklı anlatılabilirdi. Demokrasinin insan hayatındaki yeri, insanoğlunun aldanışları, pişmanlıkları, nasıl dolduruşu getirildikleri bence mümkün olduğunda iyi dile getirilmiş.

Kitabı okumadan önce düşündüğüm ilk şey; '' demokrasi falan varsa pek sevmem'' demiştim. Siyaseti falan hiç sevmem çünkü. Ama kitabın yazarı Zülfü Livaneli olunca hayal kırıklığına uğramayacağımı tahmin etmiştim. Öyle de oldu. Her zamanki gibi sürükleyici ve gayet anlamlı bir kitap olup çıkmış yazarın elinden. Zülfü Livaneli ile tanışmak, aynı karede olmak ve kitaplarından birinin köşesine imza çaktırmak şart oldu :)

Kitabın içeriğinden, neler yaşandığından hiç bahsetmek istemiyorum. Bence okuyup, görmelisiniz. Hissetmelisiniz...
Ama şunu söyleyeyim; doğa her zaman kazanıyor. Kitabın en önemli karakterleri martılardı bence. Ve kazanan da martılar oldu. Olması gerektiği gibi...

Bu arada kitapla ilgili birkaç kelam daha edeceğim. Son Ada kitabı, başucu kitabı olmaya ideal bir kitap. Çünkü insana normalde olması gerekenleri hatırlatıyor. Demokrasinin hayatımızı ele geçirdiğinin kanıtlayıcısı. İnsanı gerçekten düşünmeye iten bir kitap ve herkesin okuması gereken bir kitap. Siz de okuyun, arkadaşlarınıza, sevdiklerinize okutun. Hiç okumayan arkadaşlarınıza bile bu kitabı önerebilirsiniz. Ben tavsiyemi yaptım sıra sizde :)

Arka kapak yazısıyla sizleri başbaşa bırakıyorum...
Sevgiler!



ARKA KAPAK

Livaneli’den alegorik ve sarsıcı bir roman…

Darbeci bir başkan, emeklilik yıllarını geçirmek üzere, herkesin her şeyiyle hoşnut olduğu cennet bir adaya yerleşir. Başkan, ruhuna dek işlemiş olan yıkıcılık potansiyelini, geçmiş politik gücünden de yararlanarak kullanmaya kararlıdır. Bu doğrultuda tüm adayı etkileyecek müdahalelere girişir. 

Önceleri sıradan görünen bu müdahaleler, sonunda düşmanı düşmana kırdırmaya dek varacaktır. Başta martılar olmak üzere, ada halkı dahil tüm canlılar Başkan’ın acımasızlığından payını alacaktır. Bu arada durdurulamaz görünen bu gidişe direnen bazı sesler de vardır…

Livaneli Son Ada’da, düşsel bir ülkede yaşanan aslında hepimizin aşina olduğu olayları alegorik bir anlatımla verirken, politik ve kişisel ihtiraslarla topluma ve doğaya müdahalelerin sonuçlarını da gözler önüne seriyor.

Sayfa Sayısı: 185

17 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #7: Canan Tan

Canan Tan'ın ağzından:

Ankara'da doğdum. Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi mezunuyum. Hep sorulur bana, ''Eczacı iken, nasıl edebiyatçı oldunuz'' diye. ''Edebiyatçı iken nasıl eczacı oldunuz'' diye sorulmalı aslında. Çünkü, eczacı olmadan çok önce başlamıştı yazı hayatım. Henüz lise yıllarında, Hisar Dergisi'nin düzenlediği şiir yarışmasında aldığım birincilik kupası, bana bu dünyanın kapılarını aralamıştı. Ne var ki, o kapıyı tam olarak açmam için, uzun bir süre beklemem gerekti.

Fen okulunda olduğum halde okul gazetesini edebiyat öğretmenimle beraber, ben çıkarıyordum. Yolumu çizmiştim kendimce. Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin Basın Yayın bölümüne gidecektim. Puanım tuttu, hatta biraz fazla geldi galiba. Türkiye derecesiyle girdim üniversiteye. Yakınlarımın telkinleriyle kendimi Eczacılık Fakülte'sinde buldum. Onlara göre, eczacı olursam, yazın hayatımı da bir şekilde sürdürebilecektim.

Ne var ki, mezun olur olmaz evlenerek Diyarbakır'a gidince, hesaplar altüst oldu. Şikayetçi ya da pişman değilim. Diyarbakır'a gitmeseydim Piraye'yi yazamayacaktım. Eczacı olmasam da ne Eroinle Dans'ı ne de En Son Yürekler Ölür'ü yazabilirdim.

Ancak, epeyce zaman yitirdiğimi kabul etmeliyim. Diyarbakır'da yaşadığım yıllar içinde yazmayı sürdürdüm ama, bunları günışığına çıkaracak fırsatı bulamadım. O günlere ait elle tutulur tek atılım, yazdığım bir öykünün (Oğlum), Hürriyet Gazetesi'nin senaryo yarışmasında birinci olup fotoroman olarak çekilmesiydi.

İzmir'e geldikten sonra bir şeyler yapmam gerektiğini düşünüyor, ama aradan geçen yılların ezikliğiyle, kolumun altına dosyamı alıp bir yayınevinin kapısını çalmayı kendime yediremiyordum. Bu arada, öykü yarışmalarına gönderdiğim öyküler ödül almaya başladı. Yanı sıra, Hürriyet Ege ve Yeni Asır'da (İzmir) konuk köşe yazarı olarak güncel yazılar, Milliyet Pazar'da mizahi yorumlar yazıyordum.

1996'da Aziz Nesin'in birinci ölüm yıldönümünde İnkılap Kitapevi'nin düzenlediği mizah öyküleri yarışmasına katıldım ve İster Mor, İster Mavi adlı dosyam yüzlerce eser arasından sıyrılarak basılmaya değer görüldü. İlk kitabımdı! Üstelik bana Türkiye'de mizah öyküleri kitabı olan ilk kadın yazar unvanını kazandırmıştı.

Ardından Rıfat Ilgaz Gülmece Öykü Yarışması Birinciliği geldi. Mizahçılığı tescillemiştik ama, edebiyat dünyasına yanlış kapıdan girmiştik galiba. Mizahın yanı sıra çocuklar için de yazmaya başlamıştım. Çocuk Edebiyatında da her girdiğim yarışmadan ödülle çıkıyordum. Yarışmalar ve ödüller önemliydi benim için.Okumaya değer bir şeyler yazdığımı öncelikle kendime kanıtlamak istiyordum çünkü. Mizah öyküleri ve çocuk kitaplarından önce klasik öykü ya da roman dosyam kitaplaşmış olsaydı, ilk günden, öykücü ya da romancı diye anılacaktım. Plansız ve programsız atılan adımlar, gerçekten çizgimden uzak tuttu beni.

2002'de yetişkinler için ilk öykü kitabım çıktı: Çikolata Kaplı Hüzünler.
2003'te de, benim için bir milat sayılabilecek ilk romanım: Piraye!

Gerisi geldi. Öykü kitapları, romanlar... Bu arada, iki yıl boyunca haftada üç gün, Türkiye'nin en büyük ve en eski yerel gazetesi Yeni Asır'da haftada üç gün köşe yazıları yazdım. 2004 yılı köşe yazarı ödülünü alarak, şimdilik kaydıyla o sayfayı da noktaladım.

Hiçbir yarışmaya katılmıyorum artık. Benim için en büyük ödül, okurlarımın her geçen gün çığ gibi büyüyen sıcacık ilgisi sevgisi.

Bugüne kadar yazdığım tek bir satırdan pişmanlık duymadım. Mizahtan çocuk edebiyatına, öyküden romana uzanan geniş yelpazedeki çoksesliliği gücüm yettiğince sürdürme kararındayım. Tabii okurlarımın o eşsiz desteğiyle...Onlar istediği sürece.



ESERLERİ:

Roman: Piraye, En Son Yürekler Ölür, Yüreğim Seni Çok Sevdi, İz, Eroinle Dans, Issız Erkekler Korosu, Hasret 
Öykü: Çikolata Kaplı Hüzünler, Söylenmemiş Şarkılar, Aşkın Sanal Halleri 
Çocuk Öyküleri: Sevgi Yolu, Arkadaşım Pasta Panda, Sokakların Prensesi Şima, Aliş ile Maviş
Çocuk Romanları: Sokaklardan Bir Ali, Beyaz Evin Gizemi, Ah Şu Uzaylılar, Sevgi Dolu Bir Yürek
Gençlik: Yolum Düştü Amerika'ya


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Canan Tan; favori yazarlarımdan biri...
Benim okuduğum ve sevdiğim kitapları; Piraye, En Son Yürekler Ölür, Eroinle Dans.
Canan Tan'ın en sevdiğim yönü, kitaplarında anlattığı bir şehri rehber edasıyla anlatması. Çok gerçekçi ve insanın içine işleyen bir anlatım tarzı var. Ve kitapları kurgu olmasına rağmen fazlasıyla gerçek gibi... 
Canan Tan için başka diyecek bir şeyim yok. :) Zaten kendini kitaplarıyla anlatıyor. 
Siz en iyisi vakit kaybetmeden bir Canan Tan kitabı okuyun! :)

Hiç Canan Tan kitabı okudunuz mu? Okuduysanız hangi kitap ve Canan Tan hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Sorumu dikkate alırsanız çok sevinirim :)
Sevgilerr!

15 Ağustos 2014 Cuma

#okuduklarım10: Cellât/Cihan Erdem



    Geçmiş ile geleceği usta bir dille ele almak, bu olsa gerek.
Tarihin hala çözülemeyen sırları, gelecekte bizi bekleyen gizemler, Cihan Erdem'in kalemiyle bu kitapta buluşmuş.

    Tarihle bir ilgim alakam olmadığını daha önce de dile getirmiştim. Bu kitabı elime aldığımda düşündüğüm ilk şey; sıkılmak olmuştu. Ama hiç de sandığım gibi değildi. Hatta kitap tek kelimeyle harikaydı. Sürükleyici ve mükemmel...

     Kitapta ilk önce; Yavuz Sultan Selim dönemi ele alınmış. Tarihte yaşanılanlar adeta bir film izlermişçesine gözümün önünden geçmedi değil. Tüylerimin ürperdi yerler bile oldu... Bu kadar dokunaklı tarih sahneler yazmış olması Cihan Erdem'in büyük bir başarısı. 

    Kitabı okudukça sayfalar ellerimin arasında bir bir eksiliverdi. Zaten ben şahsen tarih sahneleri arasında kayboldum gittim. Beni o kadar içine aldı ki bu sahneler. İlk kez tarih okumaktan sıkılmadım diyebilirim...  

    Sonra okurken tüm olaylar biranda değişiverdi. Kendimi; tarih sahnelerinin ortasından ayrılıp, farklı bir boyutta buldum. Üstün bir hayal gücüyle anlatılan, gelecekten söz edilmeye başlandı. Gelecekte bizi neler bekliyor, neler yaşayacağız, her şey ayrıntısınca ustalıkla dile getirilmiş. Kitap; karakterleriyle olsun, kurgusuyla olsun mükemmelliği çağrıştırdı bana :) 
Cihan Erdem'in kalemine, diline, gönlüne sağlık...


Bu kitabı; tarih okumayı sevmiyor olsanız bile(bende öyleyim ama okudum), en kısa zamanda okuyun.
Ben Cihan Erdem'in diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum...
Bugünlük benden bu kadar ;)

Sevgiler!

10 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #6: Zülfü Livaneli


Tam adı Ömer Zülfü Livaneli'dir. 20 Haziran 1946 tarihinde Konya-Ilgın'da doğmuştur.

Politik duruşu sebebiyle, 1971'de yaşanan darbe sonrası cezaevine giren sanatçı 1972 yılında İsveç'e yerleşti. Stockholm'da müzik ve felsefe eğitimi gördü. Daha sonra Paris'te yaşayan sanatçi 1984 yılında Türkiye'ye döndü. 1989 yılından beri çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazan Livaneli, 1996'da UNESCO tarafından büyükelçi olarak atandı. 2002 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili seçildi.

Kitapları 22 dile çevirilen Livaneli, ilk hikaye kitabını 1978'de yayınladı. Arafatta Bir Çocuk adını taşıyan kitap, İsveç ve Alman televizyonları tarafından film yapıldı.

Balkan Edebiyat Ödülü'nü kazanan Engereğin Gözündeki Kamaşma birçok dile çevrildi, İspanya,Yunanistan, Güney Kore gibi ülkelerde en çok satanlar listesine girdi ve dünya basınında övgülerle karşılandı.

Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm, 2001 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü'nü kazandı. Kitabın yayın hakları birçok ülkenin yanı sıra, Fransa'daki Edition Gallimard tarafından satın alındı.


Yazarın dördüncü edebiyat yapıtı olan Mutluluk, Türkiye'de büyük kitlelere ulaşıp bir 'kült orman' özelliği kazanmasının yanı sıra Fransa'da Gallimard Yayınevi tarafından yayınlandı ve Nisan 2006'da Fransa'daki 2000 kütüphanece 'Ayın Kitabı' seçildi; Amerika'nın büyük yayınevlerinden St. Martin's Press tarafından yayınlandıktan sonra,Şubat 2007'de Barnes&Noble'ın verdiği 'Büyük Yazar' Ödülü'nü kazandı. 100 bini aşan baskı sayısıyla Mutluluk romanı, Abdullah Oğuz tarafından filme çekildi ve çeşitli dallarda ödüller kazandı.

ESERLERİ:

Romanları:
Arafatta Bir Çocuk
Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
Engereğin Gözündeki Kamaşma
Kardeşimin Hikayesi
Leyla'nın Evi
Mutluluk
Son Ada
Serenad

Diğer Eserleri: 
Edebiyat Mutluluktur
Sanat Uzun Hayat Kısa
Sevdalım Hayat
Garbaçov'la Devrim Üstüne Konuşmalar
Sosyalizm Öldü Mü?
Diktatör ile Palyaço
Türkiye Orta Zekalılar Cenneti
Dünya Değişirken
Geçmişten Geleceğe Türküler



BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Zülfü Livaneli'nin iki kitabını okudum sadece. Bunlardan biri Serenad, bir diğeri ise Son Ada kitabı.
Zülfü Livaneli favori yazarlarım arasında artık...

Harika bir üslub ve hayal gücüne sahip kendisi. Bu becerileri kitaplarını ayrı bir yere sürüklemiş ve böylece birçok başarıya imza atmış. Bazı kitapları farklı ülkelerde basılmış ve çok satanlar listelerinde kalmış bir süre. Bence biz de ülkemizde Livaneli'ni okumalı ve okutmalıyız. Böyle söylediğime göre, hala Livaneli kitabı okumadıysanız, artık okursunuz diyorum :) Okuyun, okuyun. Hiç vakit kaybetmeden...

Dediğim gibi Livaneli artık favori yazarlarım arasında. Diğer kitaplarını da okuyacağım sonraki zamanlarda. Mutluuk ve Kardeşimin Hikayesi kitapları okumak istediklerim arasında. Bakalım, hayırlısı... Sizinde okuma listelerinizde Zülfü Livaneli var mı? Varsa hangi kitaplar?


Bugünlük de sözlerimi burada sonlandıracağım. Hep takipte kalın :) Her pazar farklı bir yazarı tanıtacağım sizlere... Tanımak istediğiniz yazarlar varsa buraya yorum yapın. Elimden geldiğince tanıtmaya çalışacağım.

Sevgiler!

8 Ağustos 2014 Cuma

#okuduklarım9: Aylak Adam/Yusuf Atılgan


Aylak Adam; Atılgan'ın kendine özgü üslubuyla ustalıkla dile getirilmiş bir roman. Okuyucularının gözdesi bu kitap bende de birçok iz bıraktı. Uzun zamandır okumak istiyordum Aylak Adam kitabını. Okudum ve hayal kırıklığıyla sonuçlanmamış olmasına çok sevindim. :) Çünkü çoğu kitabı büyük beklentilerle okuyup, sonra istediğini bulamamak çok kötü bir his oluyor. Neyse ki bu kitapta böyle bir şeyle karşı karşıya kalmadım.

Ama şunu belirtmeliyim ki, kitabın ilk 30 sayfasında insanın kafası gerçekten karışıyor. Okudukça kafanızda ki taşlar yerine oturmaya başlıyor. Sonra zaten kitap sizi içine bir aldı mı, elinizden bırakmak istemiyorsunuz. Kitabı elime aldığım günün akşamında okuyup bitirdim ben :)


Kitapta çok ilginç bir kişilik olan Aylak Adam(C.)'ın dört mevsim boyunca yaşadıkları, yalnızlıkları, aşkları ve düşünceleri anlatılmış. Yusuf Atılgan yalnız bir karakter yaratıp, onu anlatmayı çok iyi başarıyor. Diğer bir kitabı olan Anayurt Oteli'nde de yalnız bir adamı dile getirmişti. Yalnızlık duygusunu tatmak isteyen herkes, Yusuf Atılgan'ın bu kitabına da sıkı sıkıya sarılsın diyorum!


Eğer bir kitap, yazarının yaşamından bir şeyler taşıyorsa, Yusuf Atılgan sanırım çok yalnız bir insandı. Yoksa ki bu kadar dokunaklı olarak yalnızlık duygusunu anlatmak çok zor bir iş.

Aylak Adam kitabı ilk basıldığından bu yana, yani 50 yıldır okurlarının ilgisini epeyce çekmiş durumda. Bu bence gerçekten çok büyük bir başarı ve Yusuf Atılgan'ın ne kadar başarılı bir olduğunun kanıtlayıcısı.

Şimdi ben söyleyeyim de sonra söylemedi demeyin :) Bu kitabı hala okumadıysanız, alın okuyun. Aylak Adam'ın zor ve yalnız yaşamına bir adım atın. Hatta bu kitap hediye bile edilebilecek bir kitap. Okuduysanız da başkaları için alın hediye edin. Onlar da okusun. :)

Neyse bir başka kitap yorumunda görüşünceye dek hoşçakalın...
Sevgiler! :)

3 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #5: Ahmet Ümit

Ahmet Ümit 1960’ta Gaziantep’te doğdu.
Yedi çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuydu. Annesi terzi, babası ise esnaftı. İlköğretimi Gaziantep'te tamamladı. Lise zamanlarında sol görüşlülere yöneldi ve bir aktivist oldu. Lisede ülkücülerle kavga ettiği için okuldan atıldı ve eğitimini Diyarbakır Ergani'de tamamlamak zorunda kaldı.

1983’te Marmara Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü bitirdi.  
1985-1986 yıllarında Moskova’da Sosyal Bilimler Akademisi’nde siyaset eğitimi gördü. 

İlk kitabı 1989’da yayımlanan Sokağın Zulası adlı şiir kitabıdır. 1992’de ilk öykü kitabı Çıplak Ayaklıydı Gece yayımlandı. Bunu 1994’te Bir Ses Böler Geceyi 1999’da Agatha’nın Anahtarı 2002’de Şeytan Ayrıntıda Gizlidir adlı polisiye öykü kitapları izledi. 1995’te hem çocuklara hem de büyüklere yönelik Masal Masal İçinde ve 2008’de yayımlanan Olmayan Ülke ile farklı bir tarz denedi.

1996’da yazdığı ilk roman Sis ve Gece polisiye edebiyatta bir başyapıt olarak değerlendirildi. Bu romanın ardından 1998’de Kar Kokusu 2000’de Patasana 2002’de Kukla yayımlandı.Bu kitapları Ninatta’nın Bileziği İnsan Ruhunun Haritası Aşk Köpekliktir Beyoğlu Rapsodisi Kavim Bab-ı Esrar ve İstanbul Hatırası adlı kitapları izledi.

Ahmet Ümit’in İsmail Gülgeç’le birlikte yayımladığı iki adet de çizgi romanı bulunmaktadır: Başkomser Nevzat - Çiçekçinin Ölümü Başkomser Nevzat - Tapınak Fahişeleri. Davulcu Davut’u Kim Öldürdü adlı eseri de Everest Yayınları tarafından çizgi roman olarak yayına hazırlanmaktadır. 



ESERLERİ: 

  • Sokağın Zulası
  • Çıplak Ayaklıydı Gece 
  • Bir Ses Böler Geceyi 
  • Masal Masal İçinde 
  • Sis ve Gece 
  • Tapınak Fahişeleri Başkomser Nevzat 2 
  • Agatha'nın Anahtarı 
  • Kar Kokusu 
  • Patasana 
  • Şeytan Ayrıntıda Gizlidir 
  • Kukla
  • Beyoğlu Rapsodisi 
  • Aşk Köpekliktir 
  • Başkomser Nevzat, Çiçekçinin Ölümü 
  • Kavim 
  • Ninatta'nın Bileziği
  • İnsan Ruhunun Haritası
  • Olmayan Ülke 
  • Bab-ı Esrar 
  • İstanbul Hatırası 
  • Başkomser Nevzat 3: Davulcu Davut'u Kim Öldürdü ? 
  • Sultanı Öldürmek 
  • Beyoğlu'nun En Güzel Abisi   


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ: 

Ahmet Ümit, okumak isteyip de bir türlü okuyamadığım bir yazar. 
Kitap yorumlarını baktığımda, sevilen bir yazar olduğunu görüyorum. Ahmet Ümit'i hayatı ve kitapları olarak inceledim. Artık kitaplarını okuma vakti geldi :)
En kısa zamanda bir Ahmet Ümit kitabı okumak istiyorum.
Hatta geçenlerde Ahmet Ümit kitapları okumuş insanlarla fikir alışverişi yaptım. Kesinlikle okumam gereken kitapları not ettim. Ahmet Ümit'in bir çok kitabı olduğundan kendime bir sıralama da yaptım.Sıralamam şöyle;

1) İstanbul Hatırası
2) Beyoğlu Rapsodisi
3) Bab-ı Esrar

Ve daha sıralamadığım ama okumak istediklerim; Aşk Köpekliktir, Patasana, Kavim, Bir Sis Böler Geceyi ve Beyoğlu'nun En Güzel Abisi...
Umarım en kısa süre de okuyabilir ve sizinle düşüncelerimi paylaşabilirim. 
Sevgiler!