28 Şubat 2015 Cumartesi

#okuduklarım31: İskender/Elif Şafak


Yeni yazarlar keşfetmeyi seviyorum. Hele ilk kez kitaplarını okuyupta beğendiysem bir yazarı, çok daha güzel oluyor. Elif Şafak'ta yeni tanıştıklarım arasında. Kalemini gayet akıcı buldum. İskender tahmin ettiğimin üstünde bir romandı. Roman yurtdışına göçmüş bir kürt aileyi anlatıyor. Töre ve cinayette var işin içinde. Okurken sıkmayan, şaşırtıcı bir eserdi.

Benim okuduğum ilk Elif Şafak romanıydı. Bir ikinci romanını da okumak istiyorum.



Öncelikle kitaba başlarken daha ilk sayfalarda böyle bir soy ağacıyla karşılaşıyorsunuz. Bunu görünce benim gözüm korkmadı değil. Çok fazla karakter var ve ben bu kitabı nasıl bitirecektim, bilmiyordum.

Fakat bir kez başladıktan sonra zaten karakterleri tanıyorsunuz ve her şey  yerli yerine oturuyor. Her bir karakterin yaşantısı kitabın aralarına serpiştirilmiş. Bölüm bölüm karakterleri tanıyorsunuz.


Kitapta beni yoran bir şeyden bahsetmek istiyorum.
Ana karakterimiz İskender'in hayatı anlatılırken farklı bir yazı tipi kullanılmış kitapta. Bu yazı tipi benim gözlerimi çok yordu açıkçası. Hani bu bölümlere başladığımda sonunu nasıl getireceğimi bilemediğim oldu. Okula gidip gelirken serviste okumak daha zordu. Ama büyük bir azimle okudum :)

Dediğim gibi kitap sıkmayan ve gayet akıcı bir eserdi. İçerisinde şaşıracağınız noktalar da olacak, duygulandığınız noktalar da. Tavsiye edebileceğim iyi bir eser İskender.

Sevgiler!

15 Şubat 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #27: Sylvia Plath

Sylvia Plath 1932'de Massachusetts'de, Alman bir baba ve Amerikalı bir anneden dünyaya geldi. Babası Otto Emile Plath, Almanya'dan Boston Üniversitesi'ne gelmiş bir Alman zooloji profesörüydü. Sylvia henüz 8 yaşındayken babası Otto rahatsızlanarak öldü. Hayatı boyunca ileri derecede manik-depresif bozulukla yaşamak zorunda kalan Sylvia için bu olay bir dönüm noktası oldu. İlk şiiri 1940 yılında, 8 yaşındayken yayımlandı.

Plath, kazandığı Fulbright bursuyla Cambridge Üniversitesi'ne gitti. Şiirleri öğrenci gazetesi olan Varsiry'de yayınlanıyordu. Okulda eğitimine devam ederken geçirdiği ağır depresyon neticesinden intihara teşebbüs etti.

1956 yılında daha sonra eşi olacak olan ingiliz şair Ted Hughes ile tanıştı. Evlendikten sonra eşi ile birlikte Boston'da yaşamaya başladı. Sylvia hamile kaldıktan kısa bir süre sonra eşi ile birlikte Londra'ya yerleşti.

1963 yılında ''Victoria Lucas'' takma adıyla tek romanı olan Sırça Fanus'u yayınlandı. Roman ancak ölümünden sonra gerçek adıyla yayınlandı. Üniversitede yaşadığı bunalımlı günleri yarı otobiyografik bir dille anlattığı romanında hayatındaki kişileri ve olayları detaylı olarak anlattı. Plath'ın annesi kitabın ABD'de yasaklanması için girişimde bulunsa da başarılı olamadı.

1962 yılında ilk çocuklarının doğumundan kısa bir süre sonra çiftin arası ihanet yüzünden açıldı. Yaşadıkları ve depresif kişiliği yüzünden girdiği depresyon sonucunda 11 Şubat 1963'te evinde çocuklarına süt ve kurabiye hazırladıktan sonra kafasını fırının içine sokarak intihar etti. İntiharı yüzünden eşi Ted Hughes eleştirilere maruz kaldı.

11 yaşından beri günlük tutan Sylvia, ölümüne dek bu alışkanlığını sürdürdü. 1980 yılında, ''Sylvia Plath'in Günceleri'' adıyla yayımlandı.

ESERLERİ:

- Ariel
- Johnny Panik ve Rüyaların Kutsal Kitabı
- Sırça Fanus
- Üç Kadın
- Sylvia Plath'in Günceleri
- Suyu Geçiş

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Çok farklı bir yaşamı var Sylvia Plath'in. Hele intiharını okuyunca ağzım açık kaldı. Yazarın tek romanı Sırça Fanus. Yaşamını okuyunca bu kitabı hiç vakit kaybetmeden okumam gerektiğini düşündüm. Umarım okurum kısa zamanda...

Sevgiler!

#okuduklarım30: Kuyucaklı Yusuf/Sabahattin Ali


Kitap: Kuyucaklı Yusuf/Sabahattin Ali (roman)
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa: 220 Sayfa

Sabahattin Ali.
Nasıl tarif edeyim bu adamı bilmiyorum. Kalemini beğendiğim, okurken farklı bir hissiyata sahip olduğum bir yazar... Şu ana kadar dört kitabını okuyup, hani ''gerçekten bu benim yazarım'' dediklerimden biri. Kuyucaklı Yusuf ile yine benim gönlümü fethettiği kesin.


Çocuk yaşında, bir gece ne olup bittiğini anlamadan hayata bir adım geride başlıyor Yusuf. Eşkıyalar Kuyucak köyünü basıp anasız babasız bırakıyor Yusuf'u. Kaymakam Salahattin Bey hemen kol kanat geriyor ve yanına alıyor bu küçük çocuğu. Kendisi için bir oğlan, kızı Muazzez için ise bir ağabey oluyor Yusuf...

Hemen alışamıyor Yusuf yeni hayatına. İçine kapanık, sessiz sedasız bir yaşam sürüyor. Hayat olduğu yerde duracak değil ya... Aylar, yıllar geçiyor. Muazzez evlenme çağına gelince annesi Şahinde kızı için en iyi damadı bulma telaşı içine giriyor. Bir gün Muazzez'i istemeye geliyorlar ve ortalık karışıyor... Bu fenalık uzun zaman yakalarını bırakmıyor.

Bazen eski yaşantısını geri istiyor Yusuf. Kendi evini,köyünü bırakıp başkasının yanında yaşamaya başlamamış olmak istiyor. Yalnız kalıyor. Belki pişman oluyor...

Bence okunmalı. Biraz eski dilde yazılmış kitapları da okumayı seviyorsanız tavsiye edebileceklerim arasında. Ve hala Sabahattin Ali'yle tanışmadıysanız hemen tanışın!
Diyeceklerim bunlar. Sabahattin Ali'nin hayatına ve eserlerine de buradan göz atabilirsiniz.

Arka Kapak:

"Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu."

Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hiyakesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.


Kuyucaklı Yusuf'un 1985'te çekilmiş bir de filmi var. Filmin kalitesi düşük olsa da linki burada. Ben hemen izlemeye gidiyorum :)

Sevgiler!

8 Şubat 2015 Pazar

#okuduklarım29: Bin Muhteşem Güneş/Khaled Hosseini

İki kadının kesişen hayatları, üzüntü, savaş, hasret, pişmanlık...
Hem savaşın getirdiği zorluklar hem de kadınların yaşadığı zorluklara değinen bir roman. Okurken gözlerinizin dolu dolu olduğu, içinizi acıtan, unutulmaz nadir eserlerden biri.


Meryem dünyaya gözlerini bir harami olarak açmış, yani nikahsız bir beraberlik sonucu doğmuştur. Bunun getirdiği olumsuzlukları hayatı boyunca da hep yanı başında hissetmiştir. Küçük kız çocuğu Meryem, hayat karşısına her ne çıkarırsa çıkarsın yaşam mücadelesini devam ettirmeye çalışmıştır.

Bir de Leyla... Arkadaşları tarafından çok sevilen bu kız da, ilerisi için düşündüğü hayallerini gerçekleştirmek istiyor. Fakat hayat hiçte beklediği gibi olmayacaktır. Savaşın getirdiği zorluklarla mücadele etmek zorunda kalacak, çok başka bir hayata sürüklenecektir.

Bu çok farklı yerlerden gelen, farklı hayatlara sahip iki kadın günün birinde, zorlu hayat mücadelesine beraber devam etmek durumunda kalırlar. Yaşam onları çok acı şeylerle sınar...

Khaled Hosseini'nin Afganistan kadınlarına adadığı bu kitabı, herkes okumalı. Ben Khaled Hosseini'nin tüm kitaplarını okumuş olup, kalemini çok beğeniyorum. Sadece üç kitabı var yazarın ve bence hepsini de okumalısınız... Hoşça kalın.

Sevgiler!

1 Şubat 2015 Pazar

HerPazarBirYazar #26: Buket Uzuner


Buket Uzuner, 3 Ekim 1955 Pazartesi günü Ankara’da doğdu. Hacettepe Üniversitesi, Bergen Üniversitesi, Michigan Üniversitesi’nde moleküler biyoloji ve çevre bilim eğitimi aldı. Tampere Teknik Üniversitesi ve O.D.T.Ü Çevre Müh.’de araştırmacı olarak çalıştı, ders anlattı.

Kuzey Sahra Afrikası, Kuzey Amerika, Kanada ve Avrupa’da uzun tren seyahatleri yapan ve yaşayan Buket Uzuner, gezgin, araştırmacı ve öğrenci olarak hayatını yurt dışında sürdürebilmek için kazandığı üniversite burslarına ek olarak yaşadığı ülkelerde çocuk bakıcılığı, garsonluk, çevirmenlik, barmenlik ve aşçılık yaptı.
Tam zamanlı yazar olabilmek için akademik yaşamına son verince, sinema, turizm, reklam ve yabancı dil sektörlerinde çalışarak  hayatta kaldı.

Buket Uzuner, Türkiye Cumhuriyeti’nin 75. Kuruluş yılında  Türkiye üniversiteleri, basını, meslek kuruluşları ve 81 ilin valiliklerinden  oluşturulan jürinin oylarıyla ‘Cumhuriyetin 75 Başarılı Kadını’ndan biri olarak seçilmiştir.

ESERLERİ:

Hikaye:
Benim Adım Mayıs
Ayın En Çıplak Günü
Güneş Yiyen Çingene
Karayel Hüznü
Şairler Şehri
Şiirin Kızkardeşi Öykü
Yolda
Bir Yılbaşı Hikayesi

Gezi:
Bir Siyah Saçlı Kadının Gezi Notları
Şehir Romantiğinin Günlüğü
New York Seyir Defteri

Roman:
İki Yeşil Susamuru, Anneleri, Babaları, Sevgilileri ve Diğerleri
Balık İzlerinin Sesi
Kumral Ada~Mavi Tuna
Uzun Beyaz Bulut- Gelibolu
İstanbullular
Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları/SU


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Buket Uzuner'i daha önce İki Yeşil Su Samuru, Kumral Ada-MaviTuna ve Su kitaplarıyla duymuştum. Okumayı düşünmemiş, sadece duymuştum tabii :) Okunyan varsa ne der, ne düşünür merak içindeyim. Başka bir şey demiyor, yorumlarınızı bekliyorum... :)

Sevgiler!