Melisa Gürpınar'ın şiirlerinde, yaşanan mekandan özlenen bir düşe,yaşamı kuşatan bir darlığa, ya da üretimi kamçılayan yalıtılmış bir alana, yalnızlığın anlatımında bile yetersiz kalan bir sözcüğe dönüşen bir kavram oluyor, ''Ada''.
Elli üç şiir boyunca geçmişle bugün arasında gidip gelen, ''gümüş saplı bir aynada''kendisiyle yüzleşen şair, inceliklerle, imgelerle dokunmuş bir dille denizi, güneşi, kuşları, çiçekleri, hüzünlü gün batımlarını, şarap ve zeytinyağı kokularını, eski aşkları, özlemleri anlatıyor.
Bana diyecek söz bırakmayan arka kapak yazısından...
Melisa Gürpınar, ''Ada'' sözcüğünde birçok duyguyu bir araya toplamış ve şiirleri okurken sizi kendi dünyasına hapsediyor. Şiirleri okumaya başladığınızda zamanın nasıl akıp gittiğini farkedemiyorsunuz bile ya da sayfaların ne kadar hızlı tükendiğini.
Öncelikle kitabın ilk sayfasında şöyle sesleniyor Melisa Gürpınar:
'' Ey okur,
ne olur aramızda kalsın
anlattıklarım.
Ve dostumsan benim
kitabımın kapısını
içerden çal ki,
anlaşılmasın kağıttan bir kayıkla
her gün biraz daha
karalardan uzaklaştığım. ''
Melisa Gürpınar'ın anlattıkları hep bende saklı kalacak ve hep onun dostu kalacağım. Umarım sizlerde bu kitabı okuduğunuzda dost kalabilme fırsatını kaçırmazsınız. Şimdi sizleri kitapta sevdiğim ve beğendiğim bazı satırlarla baş başa bırakıyorum. Sevgiyle ve dostlukla kalın....
Sayfa 37:
'' Ilık geçen kışlar gibiydi
aşkın mevsimi,
ne başlar
ne de biterdi istendiğinde. ''
Sayfa 52:
'' Eğer gül isen
yediveren ol çocuğum
derdi ninem.
Bir kar tanesiyle
göz göze geldiğinde
diren,
mayıs güneşi değildir çünkü
her mevsim tenine değen
ve hemen bükme çıplak boynunu,
can evini üşüten
bir sözcük bile duysan
sevdiklerinden. ''
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız benim için çok değerli ;):)