28 Aralık 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #22: Hasan Ali Toptaş

1958 yılında Denizli’nin Çal ilçesinin Baklan kasabasında doğdu. Çocukluk yılları bu kasabada geçti.

Küçük yaşlarda, şoförlük yapan babasına dolmuş muavinliği yaparak yardımcı olmaya çalıştı.
Annesi hiç okula gidememiş bir ev hanımıdır.

Liseyi Çal’da bitirdi ve Uşak Meslek Yüksek Okulu’na girdi.

1980 öncesinin anarşi ortamında okula ancak bir yıl devam edebildi ve öğrenimini yarıda bırakmak zorunda kaldı. Askerlik hizmetini tamamlayarak 1981’de memurluk sınavına girdi ve Çivril Vergi Dairesinde veznedar olarak çalışmaya başladı.

1985’te Maliye Bakanlığının iki yıllık kurs sınavını kazanarak mesleki öğrenim görmek üzere Ankara’ya gitti. 1988’de, Maliye Bakanlığı’nın kursunu bitirip Sincan Vergi Dairesi’nde icra memuru olarak yeniden göreve başladı ve halen bu görevini sürdürmektedir.

ESERLERİ:

Öykü: Bir Gülüşün Kimliği, Yoklar Fısıltısı, Ölü Zamanlar Gezginleri
Roman: Sonsuzluğa Nokta, Gölgesizler, Kayıp Hayaller Kitabı, Bin Hüzünlü Haz, Uykuların Doğusu, Heba
Deneme: Harfler ve Notalar
Çocuk Romanı: Ben Bir Gürgen Dalıyım


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Hasan Ali Toptaş'ın eserlerini o kadar merak etmeme rağmen halen okuma fırsatı bulabilmiş değilim. Okumamış olduğuma üzülüyorum. En merak ettiğim kitapları Gölgesizler ve Bin Hüzünlü Yaz... Bakalım ne zaman kısmet olacak okumak...

Sevgiler!

27 Aralık 2014 Cumartesi

#okuduklarım25: Çalıkuşu/Reşat Nuri Güntekin

Bitirir bitirmez yazıyorum düşüncelerimi...

Birkaç gündür elimdeydi bu kitap. Okuma süremin bu kadar uzamasının tek nedeni kendini çok sevdirmesi... Yeni bir kitaba başlayabilmek için bitmesini beklemek yerine, bitirmemek için son sayfalarını yavaş yavaş okuduğum gerçeğini söylemeden edemeyeceğim...

Bu kadar mı bağlar bir kitap kendine? Bu kadar mı sevdirir?

Taaa en içten gelen duygularımla ağladım durdum okurken... Çalıkuşu bu yıl okuduğum ve beni gerçekten etkileyen ikinci kitap oldu....

Okumak için geç kaldığım bir kitap olduğunu düşünüyordum başlarda. Belki de geç kalmam çok daha iyi olmuştur. Ruh halinin; bir kitabın okunduğunda, kişide bırakacak izler için önemli bir etken olduğunu düşünüyorum. Ve bu kitap gerçekten tam zamanında okundu benim için.

Unutamayacağım, her zaman aklımın bir köşesinde kalacak olan nadide eserlerden...

Bir kız çocuğunun çılgın, komik halleriyle güzel bir hayatı hak etmesine karşın, yalnız ve güç bir yaşama sürüklenmesi ne büyük talihsizlik... Ve ne yazık ki bu zor yaşam öyle kolay kolay sona ermiyor da. Fakat her ne olursa olsun vakti geldiğinde hayat insanın karşısına mümkün olduğunca iyi insanlarda çıkarabiliyor... Bu iyi düşünceli insanlar hayatımızdan hiç eksik olmasın...

Çalıkuşu; kitaplığınızda yer alması gereken ve mutlaka okunması gereken bir eser.
Ben diyeceğimi dedim ve şimdi sıra sizde :)

Reşat Nuri Güntekin'in hayatı ve eserlerine buradan ulaşabilirsiniz.

Hepinize kocamaaan Sevgiler!

22 Aralık 2014 Pazartesi

#okuduklarım24: Melekler Zamanı/Fatma Erdek


Melekler Zamanı, Fatma Erdek'in ilk romanıymış. Ve benimde Fatma Erdek'ten okuduğum ilk kitap. Aslında kitaba başlamadan önce ön yargılarım vardı. Ama konu olarak bir nebzede olsa ilgimi çekmişti...

Kitabı okurken ki ruh halimi nasıl anlatsam size?
Bir sayfada o kadar güldükten sonra, sonraki sayfada gözlerim dolu dolu oluverdi... Farklı duygulara sürüklenip durdum. Gerçekten beni bu kadar etkileyeceğini tahmin etmemiştim. Hele yazarın ilk romanı olmasına rağmen hiç acemilik sezemedim. Duyguları gerçekten yaşatan bir kitaptı. Yazarın kalemine, yüreğine sağlık...

Size kitabın içeriğini anlatmak yerine arka kapak yazısını okutmak istiyorum...

" Yusuf ve Yesra... İki kardeş... Tek can... Ve onları ayıran babaları... Küçük Yusuf'u tarikatın emrine gönderirken, gencecik Yesra'yı yaşlı tarikat liderine eş olarak verir.

Sonra...

Sonra mücadeleci Yusuf'un tarikattan kaçışı ve Barlas oluşu. Hayatı keşfi. Mucizeleri ona getirdiği hayatının melekleri Nesil ve Ekin. İç içe geçmiş, soluk soluğa okunan bir adamın iki hayat mücadelesi. Yesra ve Yusuf'un yürek burkan, sarsan hikayesiyle irkilecek, Nesil ve Barlas'ın aşklarıyla yaşamın ne denli bir mucize olduğuna tanıklık edeceksiniz... "

Kitaba o kadar bağlanmış okurken bir ara o kadar ama o kadar şaşırdım ki, sonra  farkettim aslında arka kapağı daha dikkatli okusaymışım bu kadar şaşırmazmışım. Ama iyi ki öyle olmuş :) Belki o zaman kitabı bu kadar çok sevemezdim....

Sonuç olarak kitabı okumanızı tavsiye ederim. Yeni bir yazar tanımak, farklı bir kitap okumak istiyorsanız, okuyabilirsiniz...

Sevgiler!

7 Aralık 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #21: Stefan Zweig

      Stefan Zweig, 28 Kasım 1881 tarihinde Avusturya- Viyana da dünyaya gelmiştir. Varlıklı bir ailede büyüyen Zweig, henüz küçük yaşta ciddi bir eğitim ile yetiştirilmiştir. İngilizce, Latince, Yunanca, Fransızca gibi dilleri konuşabilen Zweig, henüz lise çağlarından şiir yazmaya başlamıştır. Zweig için bu ilk gençliğinde, Alman şair Rilke’nin önemi çok büyüktür.

        Zweig’'ın kitapları 1933 yılında Nazi zulmüne uğrayan yapıtlar arasındadır. O yıllarda Nazilerin özellikler Yahudi kitaplarını toplatarak yakmaları ve Zweig’ın da Yahudi kökenli olması neticesinde evi basılmıştır. Daha sonra, ülkesini terk etmiştir. Ülkesini terke eden Zweig, Londra’ya yerleşir.

       1939 yılında “Kalbin Sabırsızlığı” adlı romanını yayımlayan Zweig, ilk evliliğini sonlandırmıştır. Daha sonra başka bir evlilik yapan Zweig, bir yandan da İngiliz vatandaşlığına geçmiştir. İngiltere’de bir süre yaşadıktan sonra Brezilya’ya yerleşir.

Burada çeşitli eserler kaleme alan Zweig, karısı ile birlikte 22 Şubat 1942 tarihinde intihar etmiştir.

-Stefan Zweig, ölmeden önce yazdığı mektupta intihar nedeni olarak; Hitlerin yarattığı kaosun ve faşist düzenin kalıcı olacağına inanması ve bu inançtan dolayı bir büyük bir umutsuzluk, karamsarlık hissettiğini dile getirmiştir.

ESERLERİ:

*Bir Kadının Yirmi Dört Saati
*Karışık Duygular
*Yarının Tarihi
*Satranç
*Dünün Dünyası
*Tehlikeli Merhamet
*Günlükler
*Bir Kadının 24 Saat ve Bir Yüreğinin Ölümü
*Ruh Yoluyla Tedavi
*Freud ve Öğretisi
...



BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Stefan Zweig'in hiçbir kitabını okumadım daha. Fırsat olmamıştı. Ama yeni verdiğim kitap siparişindeki kitaplar arasında, Zweig'in bir kitabı da var. Yazar çok farklı bir hayat yaşamış ve intihar ederek hayata veda etmiş... Yazarın kalemini de çok merak ediyorum.
Sizin bana okuyup da, önermek istediğiniz bir kitabı var mı? Yorumlarınızı bekliyorum...

Sevgiler!

5 Aralık 2014 Cuma

#okuduklarım23: Damga/Reşat Nuri Güntekin


Merhaba! 

Reşat Nuri Güntekin'den okuduğum ilk kitap; Damga. Gayet akıcı ve güzel anlatımıyla bir çırpıda okunabilecek, anlamlı bir kitap...
Bir masalın gerçeğe dönüşüp, bir insanın hayatını nasıl değiştirdiğine şahit oluyorsunuz okuyunca. Aşk uğruna yaptığı fedakarlıkla yaşamını, hayallerini kaybediyor İffet. Aslında hiç yapmadığı kötü bir davranışla damgalanıp, hayatı boyunca bunun verdiği sıkıtıları yaşamak durumunda kalıyor. Ve bunun yıllar sonra bir aşk için değip değmeyeceğini ancak anlıyor.

Hayatta toplum tarafından hoş karşılanmayan davranışla anılmanın insanın başına gelebilecek en kötü olaylardan biri olduğunu, en sonundaysa boş bir şey için bunu yapmanın ne kadar acı bir şey olduğunu kavrıyorsunuz.

Reşat Nuri Güntekin'in okuduğum ilk eseri olduğundan diğer eserleriyle karşılaştıramayacağım ama bence okunması gereken, iyi bir eser. Osmanlıca'dan çevrilmiş olması, içinde birçok farklı kelime bulunmasıyla daha bir farklı oldu okumak benim için. Sayfa sonlarında kelime anlamlarına yer verilmiş ve bu kelimelerle cümleleri kendinizce anlamlandırıp tamamlamak, güncel romanlardan farklı olarak daha bir güzeldi bence :)

Arka kapakta da belirtildiği gibi; DAMGA, duygusal ilişkiler üzerine yazılmış etkileyici bir eser... Ben Reşat Nuri Güntekin'in diğer eserlerini de çok merak ettim. En kısa sürede okumayı düşünüyorum... Sizde bu romanı okuyabilirsiniz.

Sevgiler!

30 Kasım 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #20: Harper Lee

28 Nisan 1926'da Alabama da doğdu. Huntington Koleji ve ardından da Alabama Üniversitesi’nde okuyan Harper Lee, Eastern Air Lines’ta çalışırken kısa öyküler yazmaya başladı. Ancak onu asıl ününe kavuşturan 1960 yılında yazmış olduğu Bülbülü Öldürmek adlı romanıdır. Bülbülü Öldürmek ile büyük başarı yakalamış olan Harper Lee, başka bir roman yazmamıştır.

Harper Lee’nin tek romanı olma özelliği taşıyan Bülbülü Öldürmek hem edebiyat alanında hem de sinema alanında büyük başarılar elde etti. İlk olarak 1961 yılında Pulitzer Edebiyat Ödülü’nün sahibi oldu. 1962’de beyazperdeye aktarılan Bülbülü Öldürmek 3 adet Oscar Ödülü’nü kazanarak sinemada da büyük etki yaratmış oldu.
Harper Lee televizyonlardan uzak yaşıyor ve röportaj dahi vermiyor.

ESERLERİ:

- Bülbülü Öldürmek

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Bülbülü Öldürmek kitabını çoğu kişide gördüm. Konusuyla olsun, yapılan yorumlarla olsun benim ilgimi çekti. Yazarın tek romanı. Kitap çok seviliyor ve yazarın başka kitaplar yazmamış olması da ilginç. Okumak istiyorum, mutlaka... Hem beyaz perdeye de aktarılmış. Kitabını okuduktan sonra bir de filmini izleriz. Tamamdır :)
Düşüncelerinizi merak ediyorum...

Sevgiler!

27 Kasım 2014 Perşembe

#okuduklarım22: Limon Yapraklarının Kokusu/Clara Sanchez


Merhaba!
Adını her yerde gördüğüm, çoğu kişinin okuduğu ve beğendiği Limon Yapraklarının Kokusu kitabını bende okudum. Okudum okumasına da ''olağanüstü ya da harika'' bir kitaptı diyemeyeceğim. Kitap bitti ve ben hala ne anlatılmak istendi, anlayabilmiş değilim. Belki dedim, kitabın sonu beni tatmin eder ama kitabın sonu da çok büyük bir hayal kırıklığıydı benim için.

Hamile bir kadın olan Sandra erkek arkadaşından ve işinden ayrılıp, dinlenmek için bir köye yerleşiyor. Burada yeni arkadaşlar ediniyor fakat bu arkadaşları ondan yaşça oldukça büyük. Tanıştığı yaşlı çift Sandra'nın büyükannesi ve büyükbabası haline geliyor. Daha sonra, Nazi toplama kamplarından sağ çıkmış olan Julian'la tanışıp (bence çok tehlikeli olmasa da) tehlikeli bir maceraya atıyorlar.

Kitapta hiç heyecan duyamadım ben. Olayların çok yavaş gelişmesi beni sıktı. Paragrafları bazen oldukça uzun buldum. Yani çok dolaylı anlatılmış ve bu da hikayenin heyecanını kırmış. Kitapta Sandra'nın aşkı anlatılmak istenmiş ama ben bu aşktan da hiç etkilenmedim. Zaten hemencecik birine aşık oluvermesi bence anlamsızdı...

Kısaca, ben beğenemedim bu kitabı. Çok beğenenler de var tabii. Belki siz daha çok seversiniz okuyunca. Ama benim kitapta en sevdiğim nokta kitap kapağı oldu. Oldukça hoş ve kitap ismi de öyle. Bir de kitap ismiyle, kitapta geçen olayları ben hiç bağdaştıramadım...
Bakalım okuyacak olursanız eğer, siz neler düşüneceksiniz... Şimdilik hoşça kalın.

Sevgiler!

23 Kasım 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #19: Cahit Zarifoğlu

Cahit Zarifoğlu, 1940’da Ankara’da doğdu. İstanbul Üniversitesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Öğrencilik yıllarında sırasıyla ilkokullarda öğretmen vekilliği, çeşitli gazete ve haftalık dergilerde musahhih ve teknik sekreterlik, bazı özel şirketlerde tercümanlık, muhasebe yardımcılığı yaptı. Askerliğinin kıta hizmetini Sarıkamış Dağcı Alayı’nda ve 1974 Kıbrıs Harekâtı’nı müteakip Kıbrıs’ta ikmal etti.

Goethe Enstitüsü’nün dil kurslarına katılmak üzere iki defa Almanya’ya gitti. Bu sırada belli başlı Avrupa ülkelerini ve kültürlerini tanıdı.


1975’de Makine Kimya Endüstrisi Kurumu’nda mütercim olarak çalışmaya başladı. Bir grup arkadaşıyla “Mavera” dergisinin kuruluşunda ve yayınında görev aldı.

1976’da TRT Genel Müdür Mütercim Sekreteri görevine atandı. Aynı kurumun değişik ünitelerinde raportör, araştırma görevlisi, uzman ve şef olarak çalıştı. İstanbul Radyosu’nda denetçi olarak görev yaptığı sırada 7 Haziran 1987’de vefat etti. Her sene 7 Haziran'da sevenleri tarafından mezarı başında anılır.

ESERLERİ:

Şiir: İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam, Menziller, Korku ve Yakarış, Gülücük, Ağaç Okul
Masal ve Romanlar: İns, Serçekuş, Ağaçkakanlar, Katıraslan, Yürek Dede ile Padişah, Savaş Ritmleri, Motorlu Kuş
Günlük: Yaşamak
Denemeler: Bir Değirmendir Bu Dünya, Zengin Hayaller Peşinde

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Cahit Zarifoğlu'nu ''Yedi Güzel Adam'' adlı kitabıyla biliyorum. Fakat kitabını daha okumadım. En kısa zamanda alıp okumak gibi bir düşüncem var. Başka hangi kitaplarını tavsiye edersiniz? Yorumlarınızı merakla bekliyorum ^_^

Sevgiler!

18 Kasım 2014 Salı

#okuduklarım21: Küçük Mucizeler Dükkanı/ Debbie Macomber

Merhaba.
Ben bir kitap daha bitirip geldim ^.^
Yeni bir yazarla da tanıştım hem. İyi ki de tanımışım. Bundan sonra ki hedefte mutlaka diğer kitaplarını okumak.

Küçük Mucizeler Dükkanı, dört kadının hayatını konu ediniyor. Hepsinin bambaşka hayatları var... Örgü örmeyi çok seven bir kadının hayatına yeni bir başlangıç yapıp, küçük bir tuhafiye açmasıyla başlıyor her şey.


Dört kadının bu tuhafiyede başlayan dostluğu gün geçtikçe daha bir pekişiyor. Kurulan bu dostluklar her birinin yaşantısını nasıl değiştiriyor, bunu da siz okuyup göreceksiniz :)

Kitabın baş karakteri Lydia adında bir kadın. Fakat benim kitapta en sevdiğim karakter Carol oldu. Onun yaşantısı beni daha bir etkiledi nedense. Eğer karşıma çıkacak olsaydı, ben büyük ihtimal koşar sarılırdım :)

Arka kapaktan şöyle bir yazı paylaşayım;

'' Hayatın içinden dört güçlü kadın,..
Küçük mucizeler, büyük umutlar
Ve dostluğun iyileştirici gücüne dair sımsıcak bir hikaye...

BU KİTAPTA MUTLAKA KENDİNİZDEN BİR ŞEYLER BULACAKSINIZ! ''

Arka kapakta da belirtildiği gibi, bence de kendinizden bir şeyler bulacaksınızdır... Debbie Macomber'ın anlatışını çok sevdim ben. Okumadıysanız eğer mutlaka okumalısınız diye düşünüyorum. 
Kitabın sonunda Macomber; Değerli okurlarım diyerek bizlere kısa bir yazı yazmış. Çok samimi bir dili var Macomber'ın. Kitabını zaten sevmiştim, bu yazısını okuyunca daha bir sevdim...

Diyeceği o ki; okuyun, okutun. 
Kendinize çok iyi bakın.

Sevgiler!

16 Kasım 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #18: A. Ali Ural

1959'da Samsun Ladik'te doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara'da tamamladı. İlk şiiri Mavera Dergisi'nde çıktı. Yükseköğreniminin ardından bir süre editörlük yaptıktan sonra Şûle Yayınları'nı kurdu.

1989'da Merdiven Sanat isimli aylık bir sanat dergisi çıkardı. 24 sayı çıkan bu derginin yanı sıra Kitaphaber isimli iki aylık bir kitap-kültür dergisi yayınladı.

Yayın yönetmenliğini de yaptığı bu dergilerde şiir, öykü ve makalelerini yayınladı. Ural'ın yayınlayıp yönettiği dergiler arasında bir şiir ve poetika dergisi olan Merdivenşiir de bulunuyor.

2006-2012 yılları arasında Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul şube başkanlığını yapmış olan A. Ali Ural, bir dönem de Şehir Tiyatroları Repertuar Kurulu üyeliğinde bulundu. İstanbul Uluslararası Şiir Festivali Yürütme Kurulu üyesi olan Ural, “Ejderha ve Kelebek” adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği'nin 2010 Deneme Ödülü'nü aldı.

Üniversitelerde “Yaratıcı Yazarlık”, “Yazılı ve Sözlü Anlatım” ve “Türk Dili” dersleri veren A. Ali Ural, 2012 yılının Şubat ayında birinci sayısı çıkan ve edebiyat ağırlıklı bir sanat dergisi olan Karabatak' ın yayın yönetmenliğini yapıyor. Ural, “Gizli Buzlanma” adlı şiir kitabıyla 2013’te Türkiye Yazarlar Birliği’nin “Yılın Şiir Kitabı” ödülünü aldı.

ESERLERİ:

Şiir:
Körün Parmak Uçları
Kuduz Aşısı
Gizli Buzlanma

Hikâye:
Yangın Merdiveni
Fener Bekçisinin Rüyaları

Deneme:
Posta Kutusundaki Mızıka
Makyaj Yapan Ölüler
Resimde Görünmeyen
Güneşimin Önünden Çekil
Satranç Oynayan Derviş
Tek Kelimelik Sözlük
Ejderha ve Kelebek
Bostancı Bahane


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Benim yine okumadığım yazarlar arasında Ali Ural. İsmini en çok Posta Kutusundaki Mızıka kitabıyla duymuştum. Kitap açıklaması çok hoşuma gitti. İnşallah bu kitabıyla başlamak istiyorum okumaya. Sizin düşüncelerinizi de merak ediyorum :)

Sevgiler!

15 Kasım 2014 Cumartesi

#okuduklarım20: Ölü Ozanlar Derneği/ N.H.Kleinbaum

Robin Williams oyunculuğuyla sevdiğim biriydi. Ne üzücü ki geçtiğimiz aylarda hayatını kaybetti. İsmiyle anılan kitap, Ölü Ozanlar Derneği'ni okumam gerektiğini düşündüm bende. Kitabın bir de filmi olması beni okumaya iten başka bir neden oldu. Kitabını okudum, kısmetse sınavlardan sonra filmini de izleyeceğim.

Carpe diem -günü yaşa- sözünü vurguluyor kitap en çok.
Çok kalın değildi, severek ve sıkılmadan okudum. Bir de lise dönemlerini ele alması beni daha da içine çekmiş olabilir.

Ailemizin, çevremizdeki insanların günlük hayatta üzerimizde nasıl bir etki yarattığına, yaşamımızı nasıl şekillendirdiğine değiniliyor. İster istemez düşünüyor insan. Acaba hayatımda benim vermem gereken kararlara kim karar veriyor diye...

Kitap anı yaşamamızı, ne olursa olsun daima hayallerimizin peşinden gitmemiz gerektiğini öğütlüyor.
Kitabın sonu beni çok etkiledi. Bakalım film bende nasıl bir etki yaratacak. Boş vaktim olur olmaz yapacağım ilk şey filmi izlemek olacak.

Bence Ölü Ozanlar Derneği mutlaka okumanız gereken bir kitap.

Ölü Ozanlar Derneği Film Fragmanı

Sevgiler!

11 Kasım 2014 Salı

#okuduklarım19: Elif gibi Sevmek/Hikmet Anıl Öztekin


'' Sevmek hesap işi değil,
sevmek güvenmekti, ait olmaktı...
eskidendi...''

''Vazgeçtiğin her haram dünyalık, imanını arttırır...
Bıraktığın her haram sevda, Helaline yaklaştırır...''

Beşeri aşk ve tasavvuf aşkı dile getirilmiş Elif Gibi Sevmek'te. Kitapta Elif'e dair, Yaşama dair ve Babama dair olmak üzere üç bölüm vardı. Çok duygu yüklüydü kitap. Babasından bahsettiği kısımlarda biraz etkilendim fakat diğer kısımlarda beni çokça etkileyen yerler olmadı. Beğendiğim bazı sözler oldu içinde...

Herkes çok beğenmişti kitabı. Bende çok merak etmiştim. Ama beklediğim gibi çıkmadı. Zaten ne zaman beklentiyle okusam bir kitabı, sonu hep hüzün... Her zaman diyorum kendime beklentiyle okumamalıyım kitapları ama yine de engel olamıyorum :)

Kitabı okuyanların bazıları da verilen paraya yazık oldu diye yakınıyor. Ben arkadaşımdan alıp okudum. Eğer kendi kitaplığıma alsaydım da pişman olmazdım sanırım. Kitaplıkta çok hoş duruyor çünkü :) 
Geçenler de Elif Gibi Sevmek 2 kitabı da çıktı. Hemde bu kez gül kokulu. Bir kırtasiyede denk geldim ve elime alıp şöyle bir inceledikten sonra kokladım. Gerçekten çok güzeldi. Sırf kokusu için bile alabilirim :)
Menekşe Kokulu ve Papatya Kokulu Hikayelerden sonra bir de Elif Gibi Sevmek 2 kitabını alırsam kitaplığım çiçek bahçesine dönecek... Oh mis :) Koklar koklar dururum artık...

Kitap genel olarak güzeldi. Ama çok beğendiğimi söyleyemeyeceğim. Beğenmedim dersem de olmaz. Artık okuyup okumamak sizi kaldı. :)


Sağlıcakla kalın.
Sevgiler!

9 Kasım 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #17: Kahraman Tazeoğlu

Ay’a ilk ayak basıldığı yılın 10 Ağustos’unda doğdu. İstanbul’un çileli ve kesmekeşli ortamında, o şehirde bir ömür harcayacağını bilmeden hep “düşünen” bir çocuk olarak büyüdü. Cevizli semtinde, bir dere kenarında oynarken, mahallenin delisi kovalayınca “korkuyla” tanıştı.

Ailesi İstanbul’un mutena semtlerinden Fenerbahçe’ye taşınınca daha az korkmaya ve Fenerbahçeli olmaya basladı. 6 yasinda ilk kez bir maça gitti ve en sevdigi Fenerbahçe şapkasını çaldırdı. (Bugün bile o şapka için üzülür). 7 kardeşin 2 numaralı olanıydı ve ilerde bir mahalle takımında 2 numaralı formayı giyerek maçlara çıkacağını bilmiyordu.

Ablası okula başlayınca çok kıskandı ve saçını çekti. Bir yıl sonra ise okulunun ilk gününde annesi onu sınıfına sokmayı zor başardı... O gün çok ağlamıştı.
Arkadaşları teneffüslerde çesitli oyunlar oynarken, o hep “düşünüyordu”...

İlkokul bittiğinde bir korku filmi senaryosu yazdığını iddia ederek arkadaşlarına kendini güldürdü. Daha sonra sinema ile sadece “seyirci” olarak ilgilendi. O hep bir sinema tutkunu olarak yaşayacaktı; çünkü siirle daha tanışmamıştı.

12 Eylül ihtilalinde ortaokula başlayacaktı ve tek başına belediye otobüsüne binmeyi öğrenecekti. Daha sonra yağ, tüp, şeker ve gaz kuyruklarında beklemeyi ve soğuklarda üşürken ağlamamayı...

Mahallede her kırılan camdan Tazeoğlu kardeşler sorumlu tutulmaya başlanınca, baba Hayati Tazeoğlu ani bir göç harekatıyla tüm aileyi yeniden Cevizli’ye taşıma kararı aldı. Buna en içerleyense küçük Kahraman oldu. Geride bıraktığı mahalle arkadaşlarını bir gün yeniden görebilmek ümidiyle yanıp tutuşurken birden ilk defa yaşayacağı bir duyguyla karşılaştı. Karşı komsunun kızına aşık olmuştu. Mutluluğu, acıyı, hüznü ve ağlamayı yeniden keşfetti. Bütün bunların toplamının ona şiiri öğreteceğini bilmiyordu. Ablasının yazdığı şiirlerle dalga geçerken hatta “şiir de neymiş; saçmalık” diye iddia ederken gece gündüz şiir yazmaya başladı. Sonunda o terk edildi ama şiir onu terk etmedi. Yine aşık oldu, yine terk edildi, yine şiirler yazdı.

Matematiği gereksiz bir ders olarak gördüğü için, hocaları da onu gereksiz bir öğrenci olarak gördü. Uzun bir süre ara vereceği eğitimini daha sonra bin pişman olarak devam ettirecekti. Bu arada ailesi “eti senin kemiği benim” diyerek onu bir kuaföre çırak olarak verdi. 10 yıl sürecek bu macera özel radyoların açılmasiyla sona erecekti.

Bir yaz gecesi arkadaşının evinde balkon sohbeti yaparken arkadaşının annesi uykusundan uyandı ve “oğlum kapatın şu radyoyu da yatın artık” dedi. Halbuki radyo kapalıydı ve konuşan 19 yaşındaki genç Kahraman’dı...

Çocukluğundan beri özendigi spikerlik hayali daha da derinleserek artmaya baslamisti. Annesi bebekliğinde çok ağladığı zamanlarda onu radyonun yanına yatırır ve susmasını sağlardı. Çok çocuğa bakmakla yükümlü olan bir annenin bulduğu bu çözüm ilerde küçük Kahraman’ı radyocu yapacaktı.

Derken; günlerden bir gün, Türkiye’de ilk özel radyolar açılmaya başladı ve mesleğinde çok önemli bir yere gelmiş olan genç Kahraman, bu işe sevdalandı. Artık o radyocu olabilmek için yıllarını verdiği mesleğini bırakabilirdi. Sıkı bir radyo takipçisi olan genç Kahraman, “Gecenin Serserisi”ni dinleyerek hatta yayın yaptığı radyoya kadar gidip kendisiyle tanışarak hayatında ilk kez bir radyo stüdyosu gördü. Bununla da kalmayıp Orhan Çetin tarafindan programa konuk edildi, şiirler okudu. Gelen olumlu tepkiler kendisini yüreklendirdi ve o gün radyocu olmaya karar verdi. Mesleğini zirvedeyken bırakarak, yayın hayatına yeni “merhaba” diyen Kadıköy FM’de yayına başladı. Sonraki rüzgarlar onu baska radyolara sürükledi ve son durağı en sevdiği ve mutlu olduğu Radyo 7 oldu.

Şimdi Mavi Ada diye bir yerden şiirler seslendirerek gece bunalım oranını yükseltme çalışmalarını sürdürüyor. Kahraman Tazeoğlu’nun “Seni İçimden Terk Ediyorum” “Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi” adli iki şiir kitabı var. Bu kitaplara bir de “Araz” adlı bir romanını ekledi. “Mavi Ada Mektupları” ve “Tutsak Mektuplar” adli iki derlemesini de listeye ekleyerek 5 kitaba ulaştığını söylersek geriye sadece asağıdaki notu düşmek kalır...

Not: Ablası artık şiir yazmıyor.

Kahraman Tazeoğlu'nun hayatı çok farklı bir şekilde anlatılmış. Fakat kim anlatmış bilemiyorum. Sizinle de paylaşmak istedim... Okumadan geçmeyin! :)

ESERLERİ:

  • Yaralı
  • Bukre
  • Bambaşka
  • Araz
  • Kıyısızlar
  • Söz
  • Kayıp Yüzyılın Prensesi
  • Kayıp Yüzyılın Prensesi Oylum
  • Ölü Bir Kentin Morg Alfabesi
  • Susacak Var
  • Mavi Ev
  • Seni İçinden Terk Ediyorum
  • Eyvallah


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Kahraman Tazeoğlu hiç okumadım nedense. Fakat sözlerini beğeniyorum. Kitaplarını okuyanların bazıları, fazla aşk içerdiğini söylüyor. Bende pek okumak taraftarı olamıyorum bu nedenle. Kahraman Tazeoğlu'nu çok sevenlerde var. Sizce okusam mı? :)

Keyifli pazarlar diliyorum.
Sevgiler!

6 Kasım 2014 Perşembe

#okuduklarım18: Ya Ölünce Bitmiyorsa/Selami Çapın

Merhaba.
Keyifleriniz nasıl? Umarım iyisinizdir. Ben çok da iyi sayılmam. Malum sınav haftaları başladı okulda. Sınavlar arasında kitap okumakta pek mümkün olmuyor. Fakat okumaktan da vazgeçemiyorum, az olsa da okumaya çalışıyorum. :)

Geçenlerde bahsetmiştim. Selami Çapın'ın bana imzalayıp, göndermiş olduğu Ya Ölünce Bitmiyorsa kitabını okuyup bitirdim. Kitap ilginç bir konuya sahip olmakla birlikte, gayet akıcıydı.

Kitabın baş karakteri Şerif. Şerif'in en büyük isteği sadece kendi çıkarlarını düşünen insanları değiştirmek, bir şekilde mutlu bir yaşam sahibi olmalarını sağlamaktır. Bunun için beklediği tek şey küçük bir işaret ya da mucize. Her ne kadar bu işareti ya da mucizeyi beklese de mümkün olmaz. Ve Şerif intihara kalkışır. Olaylar bu intihardan sonra başlar.

Kitap okurken hem düşündürüp bazı şeylerden ders çıkarmamızı sağlarken, ölüme karşı farklı bir bakış açısı da kazandırıyor.Selami Çapın romanıyla ilgili olarak:
''Birçok klasikle rahatlıkla kıyaslayabileceğiniz bir kurgunun yanı sıra, belki çok sert eleştiriler getireceğiniz, ya da bastırmak istediğiniz duygularınızın kaynağını keşfedip, engellemenin yollarını bulabileceğiniz birçok çözümlemeyi de okuyacaksınız bu romanda. Şerif’in hikâyesini soluksuz okurken, romanı bitirdiğinizde çok farklı bakış açılarına sahip olduğunuzu göreceksiniz. En sert haliyle karşımızda durmasına karşın ölüme nasıl ve neden bu kadar kayıtsız kalabildiğinizi, bunun size nelere mal olabileceğini bir de benim bakış açımdan göreceksiniz'' diyor.

! Hatırlatma

Selami Çapın-Ya Ölünce Bitmiyorsa İmza&Söyleşi

Tarih: 9 Kasım Pazar
Saat: 17:00-18:00
Yer: Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi

Ya Ölünce Bitmiyorsa kitabına imzalı sahip olmak isteyenler gidebilirler :) 
Mutlulukla kalın.

Sevgiler!

2 Kasım 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #16: Reşat Nuri Güntekin

    Reşat Nuri Güntekin, 25 kasım 1889’da doğmuştur. Annesi Kars valisi Yaver Paşa’nın kızı Lütfiye Hanım, babası askeri tabip Nuri Bey’dir.
Kazandığı İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesini 1912 yılında bitirmiştir ve hemen 1 yıl sonra Bursa’da öğretmenliğe başlamıştır. Türkiye’de bir çok okulda görevini sürdürmüştür. Güntekin roman, öykü, oyun yazarıdır.

    Ek olarak Paris’te Kültür Ateşeliği, Çanakkale milletvekilliği ve milli eğitimde müfettişlik yapmıştır. Eseri Çalıkuşu’nun 1922 senesinde Vakit gazetesinde yayınlanmasıyla şöhret kazanmıştır. Eserlerinde genelde Anadolu’yu anlatır, taşradaki sorunları ve bu konulardaki kendi görüşünü yansıtır.


    Reşat Nuri Güntekin kanser tedavisi için gittiği Londra’da 1956 yılında hayata gözlerini yummuştur.
Naaşı Karacaahmet mezarlığında toprağa verilmiştir.
Ölümünden sonra bütün eserleri eşi tarafından tekrar bastırılmıştır. Büyükada’da yaşamıştır ve Madem Mahallesindeki evi sevenleri tarafından sık sık ziyaret edilmektedir.

ESERLERİ:

Roman: Çalıkuşu, Gizli El, Dudaktan Kalbe, Damga, Gökyüzü, Ateş Gecesi, Yeşil Gece, Bir Kadın Düşmanı, Acımak, Yaprak Dökümü, Kızılcık Dalları, Gökyüzü, Eski Hastalık, Ateş Gecesi, Değirmen, Miskinler Tekkesi, Harabelerin Çiçeği, Sönmüş Yıldızlar, Kan Davası, Son Sığınak, Kavak Yelleri
Hikaye: Sönmüş Yıldızlar, Olağan İşler, Leyla ile Mecnun, Tanrı Misafiri
Gezi Yazısı: Anadolu Notları



BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:
Reşat Nuri Güntekin'le daha tanışmadım. Güz Okuma Şenliği kapsamında tanışma fırsatı yakalayacağım inşallah. Şenlikte Dudaktan Kalbe ve Acımak kitaplarını okumayı düşünüyorum. Dudaktan Kalbe kitabının dizisi çekilmiş ve Çalıkuşu, Yaprak Dökümü, Kavak Yelleri de öyle...   Siz eğer okuduysanız, hangi kitaplarını tavsiye ederdiniz? Yorumlarınızı bekliyorum...

Sevgiler!

20 Ekim 2014 Pazartesi

#okuduklarım17: Kukla/Ahmet Ümit

Merhaba... Keyifleriniz nasıl? Umarım iyisinizdir. Ben çok iyiyim :) Güz Okuma Şenliğinin ilk kitabını okuyup geride bıraktım. İkincisine de bugün başlıyorum inşallah...

İlk kez Ahmet Ümit'ten bir kitap okudum. Hayran kaldığım doğrudur... Başlangıçta kitabı sevememiştim bir türlü. Sevmememin en büyük nedeni argo sözcükler kullanılmasıydı. Gerçekten kitabı bırakmayı bile göze almıştım fakat dayanamadım, yine okudum.

Kitabın kurgusu mükemmeldi. Hiç düşünmediğim biri, düğümler çözümlendiğinde hiç beklemediğin biri olup çıkınca, afallıyor insan. Son bölümlerinde o kadar heyecanlandım ki; ben bile şaştım kendime. Her duyguyu iliklerime kadar yaşadım, hissettim okurken. Etkisinden hala çıkmış değilim. Uzun sürede çıkamayacağım galiba :)

Şu bir gerçek Ahmet Ümit'te artık favori yazarlarımdan biri. Kesinlikle diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Baştan çok kalın olmaları sebebiyle alıp okumakta tereddüt etmiştim kitaplarını. Fakat şimdi hiçte öyle düşünmüyorum...

Daha şimdiden Güz Okuma Şenliği sayesinde çok iyi bir yazarla tanıştım. Bu böyle sürer inşallah...
Ve şimdi sizinle paylaşmak istediğim ve en çok beğendiğim şey kitabın arka kapağında da yazan şu yazı oldu;

''Yaşam, kaybetmeyi öğrenmektir... Kaybetme maceramız daha ana karnından çıktığımızda başlar. Hiç emek harcamadan hüküm sürdüğümüz, dünyanın en güvenli, en yumuşak korunağını, ana rahmini kaybederiz önce. Bizden intikam almak için bekleyen dünya, sanki niye çıktın oradan dercesine, gözlerimizi yakan ışıkları, kulaklarımızı tırmalayan gürültüsü, sıcağı, soğuğu, açlığı, kiri, hastalığıyla saldırır üzerimize. Ama biz de öyle kolay kolay pes etmeyiz. Kaybettiklerimizin yerine anında başka bir şey koyarız. Hem cennetimizi yitirsek de o kutsal yerin sahibi olan annemiz bizimledir, üstelik yanında bir de baba verilmiştir emrimize. Dışarıdaki dünyaya alışmaya başlayınca, kaybettiğimiz cenneti hemen unutuveririz. Ancak büyüdükçe, bize gösterilen ilgi günden güne azalır. Azalan ilgi dünyanın bizden ibaret olmadığını gösteren bir uyarıdır aslında. Ama bu uyarıyı görmezden geliriz. Düşler kurar, hayaller uydurur, kaybettiklerimizin yerine yenilerini koyarak dünyayı kendimiz sanmayı, bu güzel yalana kanmayı sürdürürüz." 

Daha ne söyleyeyim ki. Eğer aklınızda varsa Ahmet Ümit'in kitabını okumak, hiç zaman kaybetmeyin diyorum... Kendinize iyi bakın.

Sevgiler!

19 Ekim 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #15: Suzanne Collins


Suzanne Collins, 10 Ağustos 1962 yılında Hartford, Connecticut'de doğdu.
Vietnam Savaşı'nda Hava Kuvvetlerinde görev yapmış bir subayın kızıdır. Bir askerin kızı olarak kendisi ve ailesi sürekli olarak taşınmışlardır. Çocukluğu Amerika'nın doğusunda geçmiştir.

Alabama Güzel Sanatlar Fakültesine, Tiyatro Sanatları uzmanı olduğu liseye katıldı. Indiana Üniversitesinden Drama ve İletişim dallarında çift anadal yaparak mezun oldu.
Suzanne Collins Newton, Connecticut'de kocası, iki çocuğu ve 2 kedisiyle beraber yaşamaktadır.

ESERLERİ:

Yer Altı Günlükleri Serisi
1.Gregor ve Gri Kehanet
2.Gregor ve Felaket Kehaneti
3.Gregor ve Kan Kehaneti
4.Gregor ve Sır Kehaneti
5.Gregor ve Zaman Kehaneti

Açlık Oyunları Serisi
1.Açlık Oyunları
2.Ateşi Yakalamak
3.Alaycı Kuş

Diğer Kitapları
Fire proof:Shelby Wood
When Charlie Mcbutton lost power


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:
Suzannes Collins'le tanışmam Açlık Oyunları ile olmuştu. Çok kısa sürede ve heyecanla okumuştum bu kitabını. Yalnız seriyi tamamlamak nasip olmadı... 
Bir ara Yer Altı Günlükleri serisini almayı düşünmüştüm, yapılan yorumlara bakıp vazgeçmiştim. Fakat hala aklımda bu seri. Okuduysanız eğer sizce nasıl kitaplar? Tavsiye eder misiniz? 
Suzanne Collins'in kalemini seviyorum. Açlık Oyunları serisini de tamamlamayı düşünüyorum. Okuyabilirsem yorumlarımı da paylaşırım yine. :)

Şimdilik hoşçakalın.
Sevgiler!

16 Ekim 2014 Perşembe

#okuduklarım16: Martin Eden/Jack London

Merhaba!
İlk olarak şuna değinmek istiyorum. Kitabı elime almadan önce, okuyanlarda gördüğüm kadarıyla, acaba kitabın ismi mi Martin Eden, yoksa yazarının ismi mi diye düşünmedim değil... Neyse ki kitabı elime alınca geçti bu merakım. Meğer kitabın ismi Martin Eden imiş :) Buradan anlamış olacağınızı sanıyorum ki ilk kez Jack London'ın, bir kitabı okumuş bulunuyorum.

Kitapta -arka kapakta da yazdığı gibi- bir gemi işçisinin yazar olma çabası, tutkulu, aşık, kalıplaşmış düşüncelere karşı duran, sorgulayan, inanan ve idealleri uğruna, çıkarına olmasa da düşündüklerini cesurca ifade eden gemi işçisi Martin Eden anlatılır.

Aslına bakarsak sevdim Martin Eden'ı.  En çokta düşüncelerini dürüstçe ifade edebiliyor olması beni etkiledi. Aynı zamanda bu kitap, yazarın hayatından izler taşıyan otobiyografimsi bir kitap. Tabii ki böyle olunca, okuyucuda etkisi daha bir farklı oluyor. Gayet akıcı, güzel ve okumaya değer bir kitap. Bence okumalı ve okutmalısınız... 



Martin Eden ve sonu için Jack London'un söyledikleri;
   "Martin Eden için neden biraz üzülmeyeyim? Martin Eden bendim. Martin Eden bir bireyci idi, bense bir Sosyalist. İşte bu nedenden ben yaşamaya devam ediyorum ve işte bu nedenden Martin Eden öldü. ... Bu kitap bireyciliğe bir saldırıdır. Martin Eden, başkalarının ihtiyaçlarının farkına varmayan aşırı bir bireycidir. Hayalleri kaybolduğunda, uğrunda yaşayacağı hiçbir şey kalmaz."

Martin Eden için daha ne söylemeli ki... Sadece okuyun, seveceksiniz. Bir daha ki postta görüşünceye dek kendinize iyi bakın :)
Sevgiler!

12 Ekim 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #14: Cemal Süreya


      Asıl adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, 1931 yılında Erzincan'da doğdu. Babası Hüseyin Seber, annesi ise Gülbeyaz Seber'dir. 6 yaşında ailesiyle beraber Erzincan'dan ayrılarak Bilecik'e yerleşti. İlkokula, Bilecik'te başladı ve İstanbul'da devam etti.
Lise öğrenimini Haydarpaşa Lisesi'nde yaptı. Yükseköğrenimini ise Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde tamamladı.

      Üniversiteden mezun olduktan sonra Maliye Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Orta Doğu İktisat Bankası ve Türk Dil Kurumu'nda çalıştı.

      Annesini küçük yaşta kaybeden Cemal Süreya, edebiyata yönelişi ile ilgili şunları söyler: "Belki beni edebiyata götüren bir sürü neden vardır. Ama bir keskin neden ararsam bunu annemde bulduğumu söyleyebilirim."

     

     Cemal Süreya'nın okuma tutkusu çocukluğunda başlamıştı. O günleri şöyle anlatıyor: "Bizim çocukluğumuzda her kitabı bulamazdık. Bunun için elime ne geldiyse okudum. Hatta sokakta kese kağıdı ve gazete bulurduk, içinde roman varsa okurduk."

     Dostoyevski'nin yazarlık kariyerinde önemli bir etkisi oldu: "Benim edebiyatla ilgili olarak ikinci bir doğum tarihim var: 1943. Dostoveyski'yi okudum ve ondan sonra hiç huzur kalmadı bende."

Cemal Süreya, şiir ve yazılarını çeşitli dergilerde ve gazetelerde yayınladı. 1990 yılında vefat etti.



ESERLERİ:

Şiir: Üvercinka, Göçebe, Beni Öp Sonra Doğur Beni, Güz Bitiği, Sıcak Nal, Sevda Sözleri
Mektup: Onüç Günün Mektupları, Çocuk Kitabı, Aritmetik İyi Kuşlar Pekiyi
Deneme/Eleştiri: Şapkam Dolu Çiçekle, Günübirlik, 99 Yüz, Uzat Saçlarını Frigya, Papirüsten Başyazılar






28 Eylül 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #13: Sinan Akyüz

1972 yılında Iğdır da doğdu. Orta ve lise eğitimini çeşitli okullarda tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü'nden mezun oldu.

Yirmi üç yaşında gazeteciliğe başladı. Gazeteciliğin hemen hemen her kademesinde çalışan Akyüz, daha sonra gazeteciliğe ara verip Almanya'ya gitti. Bir müddet sonra İstanbul'a geri döndü.

Sabah Gazetesi'nin dergi grubunda çalışmaya başladığı 1996 yılında, fotoğrafla tanıştı. Birçok yayın organına moda ve portre fotoğrafları çekti.
1999 yılında Sabah Gazetesi'nin haftasonu eklerinde çalışmaya başladı. 2001 yılında, fotoğrafçılık mesleğine ara verdi.

Kitap yazmaya ağırlık veren Akyüz, halen Sabah Gazetesi'nde yazmaya devam ediyor.

ESERLERİ:

Deneme: Etekli İktidar
Öykü: Bana Sırtını Dönme
Roman: İki Kişilik Yalnızlık, Yatağımdaki Yabancı, Sevmek Zorunda Değilsin Beni, Aşk Meclisi, Piruze: Şamda Bir Türk Gelin, İncir Kuşları, Şahika Feraye, Piruze ve Oğulları


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Daha Sinan Akyüz'ün hiçbir kitabını okumadım. Fakat kitapları arasında en merak ettiklerim; Piruze:Şamda Bir Türk Gelin ve İncir Kuşları. 
Bu iki kitap için yapılan yorumları incelemiştim. İkisi de seviliyor. Benimde merakım arttı tabi. 
En yakın zamanda, öncelikli olarak İncir Kuşları kitabıyla başlayacağım Sinan Akyüz'ü tanımaya. Yorumumu da buraya mutlaka yazacağım.

Okuduysanız eğer İncir Kuşları kitabı için, sizin düşünceleriniz nelerdir? Ya da diğer kitapları için?

Yorumlarınızı bekliyorum.
Sevgiler!

27 Eylül 2014 Cumartesi

#okuduklarım15: Cehennem/Dan Brown


CEHENNEMİN KAPILARI İSTANBUL'A AÇILIYOR.

''Diz çök kutsal bilgeliğin yaldızlı mouseion'unda
ve kulağını yere daya,
dinle suyun şırıltısını.

Batık sarayın derinlerine in,
orada, karanlığın içinde bekler khthonik canavar
kan kırmızısı sularına gömülmüştür lagünün
ki yansıymaz yıldızları. '' -Arka Kapaktan


Dan Brown'un elinden çıkmış, harika bir kurgu roman, Cehennem...
Yine oldukça sürükleyici ve merak uyandırıcıydı. Floransa, Venedik, İstanbul gibi üç farklı mekandan bahsedilmiş kitapta.
Hepsi ayrı ayrı güzel dile getirilmiş ve kitap kapağında da şöyle bir yazıya yer verilmiş;
''Burası üç imparatorluğun merkezi olmuş, insanlık tarihi kadar eski, dünyanın incisi İstanbul'dur.''

Dünya üzerinde o kadar şehir varken, Dan Brown'un İstanbul'u seçmiş olması gurur verici. Kısa bir bölüme tabii tutulmuş İstanbul fakat yabancı bir yazarın İstanbul'u ele alıyor olması, herkesi meraka itmeli diye düşünüyorum. Ve tabii okumaya da.


Ben çok merak ederek okudum bu kitabı. Oldukça da beğendim. Hepinize tavsiye ederim. :)
Yalnız bende; Dan Brown'un kitaplarını sondan başlayarak okumuş olmanın bir burukluğu var. Kafaya koydum, Dan Brown'un tüm kitaplarını okuyacağım.

Okulda bir hocamın tavsiyesi üzerine; Melekler ve Şeytanlar kiabına büyük ilgi duydum. Beni çok meraklandırdı. Umarım okuma şansı yakalarım.

Cehennemi okuduktan sonra, tavsiye veren hocam gibi bende de İtalya'ya büyük bir merak oluştu. Kendisi gezip görmek gibi bir şans elde edip, İtalya'ya kısa bir gezinti de yaptı. Hayran kalmış.
İtalya'yı gezip görmek hepimize nasip olur inşallah...
Sağlıcakla kalın.

Sevgiler!

21 Eylül 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #12: Paulo Coelho

Paulo Coelho; yazar, söz yazarı ve köşe yazarıdır. Coelho, 24 Ağustos 1947 yılı, Brezilya doğumludur.
Pedro ve Lygia çiftinin oğludur.

İlk edebi ödülünü San Ignacio'da ilköğretim okurken katıldığı şiir yarışmasında almıştır. İkinci ödülünü ise ablası Sonia'nın ödevi olarak hazırladığı deneme yazısı ile elde etmiştir. Yazarlık geçmişi söz yazarlığı ile başlamıştır.

1979 yılında eski arkadaşı Christiana Oiticica ile karşılaştı ve bir süre sonra evlenerek Rio de Janeiro'de yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler.
Eşi ile birlikte Paulo Coelho Enstitüsü'nü kurarak yoksul çocuk ve yaşlılara yardım etmeyi amaçlamışlardır.

1979 yılında İslami Devrim döneminden sonra İran'a düşünce paylaşımı için davet edilen ve Müslüman olmayan ilk yazardı.

1986 yılında Hristiyanların geleneksel yoluculuğuna çıktı. Bu yolculuk Batı Avrupa'dan başlayarak İspanya'da son buldu.



ESERLERİ:

  • Elif
  • Beşinci Dağ
  • Işığın Savaşçısı Elkitabı
  • On Bir Dakika 
  • Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum ve Ağladım
  • Simyacı
  • Şeytan ve Genç Kadın
  • Veronika Ölmek İstiyor
  • Zahir
  • Hac
  • Portobello Cadısı
  • Kazanan Yalnızdır
  • Brida
  • Akra'da Bulunan Elyazması
  • Aldatmak

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Paulo Coelho'nun en sevilen kitabı olan Simyacı, Coelho'dan okuduğum ilk kitaptı. Bir abla tavsiyesi üzerine okumuş, herkes gibi bende çok sevmiştim.
Üstte de gördüğünüz gibi daha okuyabileceğim birçok kitabı var.
Çok kabarık bir okuma listem var şu sıralar... ve Coelho'nun kitaplarından bazılarını da bu listeye dahil edeceğim. :) 
Coelho'dan çok sevdiğiniz ve tavsiyede bulunabileceğiniz kitaplar var mı?
Tavsiyelerinizi bekliyorum...

Sevgiler!

16 Eylül 2014 Salı

#okuduklarım14: Ölü Kelebeklerin Dansı/Hüsnü Arkan

Merhaba!
Bu sene ki okuma hedefimi tamamlamış bulunuyorum. :) Yirmi sekiz kitap okumaktı hedefim. İlk kez hedef koymuştum kendime. İlk olduğu için sayıyı biraz az tutmaya çalıştım. Hedefimi şimdiden tamamladım çok şükür...


Hüsnü Arkan'ın Ölü Kelebeklerin Dansı kitabini da bitirdim. Kitap; bir ölünün, ölümden sonraki günlerini kendi ağzından anlatmasıyla ilginç bir hale gelmiş. Arka kapaktan şöyle bir yazıyı da paylaşayım;
" Ölü Kelebeklerin Dansı, ölümünün on altıncı gününde anılarını yazmaya karar veren bir anti kahramanın serüvenini anlatırken okuru bir düş dünyasının derin sularında gezdiriyor, ölümü ve yaşamı sorgulatıyor. "

Kahraman; ölümünden sonraki günleri anlatırken, ölmeden önceki hayatını da ele alıyordu bazen. Okurken birkaç kez acaba ölemeden önce mi yoksa sonra mı yaşamış bunları diye sormadan edemedim kendime. Kendi kendime güldüğümde çok oldu. :) Yok canım bu öldüğü günler falan dedim ama kafam karıştı işte birkaç kez. Kötü anlamda bir yorum değil bunlar, yanlış anlamayın :) Yine benim kafayı kitaba vermememden kaynaklanıyor.


Kitabın sonlarında, kitap neden bu ismi almış anlaşılıyor. Sonunu beğendim ben. Fakat daha farklı, daha ilginç bir son da olabilirdi. Tabii kitaplar çoğu zaman ya ölümle sonlanır ya da mutlu bir yaşamla devam eder.
Zaten kitap kahramanı bir ölü, Sonunda ne olacak merak edip durdum. Bir ölünün tekrar öleceğini beklemiyordum :)

Hüsnü Arkan'ın kalemini değişik buldum. Hayal dünyasını da...
Bunun devamında diğer kitaplarını da okumak istiyorum. Umarım kısmet olur.
Siz de okuyun :)

Şimdilik benden bu kadar.
Sevgiler!

14 Eylül 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #11: Hüsnü Arkan

Hüsnü Arkan 1958 yılında; İzmir'in Kınık ilçesinde doğdu. 1975 yılında Bergama Lisesi'ni bitirdi. Ankara Devlet Mühendislik ve Mimarlık Yüksek Okulu'nda üç yıl mimarlık okuduktan sonra, 9 Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültes'inden mezun oldu.

1985'te kesinleşen cezası nedeniyle yurt dışına çıktı. Bir yıl Atina'da, beş yıl Hollanda'da, iki yıl Köln'de yaşadı. 1987 yılında, Amsterdam'da, arkadaşlarıyla Hezarfen adlı müzik grubunu kurup, Avrupa'nın birçok kentinde kendi şarkılarını seslendirdi. [...] 1993'te Türkiye'ye geri döndü.

Hüsnü Arkan, Türkiye'ye geri döndükten sonra, bir yandan da edebiyat çalışmalarını sürdürdü. İlk romanı Ölü Kelebeklerin Dansı, 1998 yılında Metis Yayınları'ndan çıktı. Romanda, küresel adaletsizlik ve mültecilik konularını işledi.

İkinci romanı, Menekşeler Atlar Oburlar'da, 12 Eylül faşizmi koşullarını, iktidar sahipliğini, bireyin iktidarla ve kaderiyle ilişkisini işledi. Bu kitap 2001 yılında, Om Yayınları'ndan çıktı.


Üçüncü kitabı Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer, 2005'te Yapı Kredi Yayınları'ndan çıktı. 1914 Şark Savaşı'nı konu alan romanda, İstanbul'dan Orta Asya'ya uzanan geniş bir coğrafyada, yüz yıla yakın bir tarihi alanda, savaşın insan kaderiyle ilişkisini inceledi.

Aynı yıl, edebiyatçı Yiğit Bener ve Levent Mete'yle birlikte, ayda bir yenilenen iktidarsız.com adlı internet sitesini yayınlamaya başladı. Bu sitede yetmişe yakın makalesi yayınlandı.



Yine aynı yıl, Seyhan Kitap'tan, Hiçe Doğru adlı şiir kitabı yayımlandı.

2008 yılında, Uyku adlı romanı İthaki Yayınları'ndan çıktı. İlk kitabındaki gibi, fantastik öğelere yer verdiği bu romanda, karşı-ütopya kavramını ve siyasi alanla birey arasındaki ilişkileri eleştirdi.

Romanlarında ve şiirlerinde, genel olarak, adalet, ahlak ve bireyin kaderiyle ilişkisi temalarını ele aldı.

Hüsnü Arkan, müzik ve edebiyat çalışmalarını halen İstanbul'da sürdürmektedir.

ESERLERİ:

  • Ölü Kelebeklerin Dansı
  • Menekşeler Atlar Oburlar
  • Mino'nun Siyah Gülü
  • Uyku
  • Hiçe Doğru
  • Uzun Bir Yolculuğun Bittiği Yer
  • Hırsız ve Burjuva

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Hüsnü Arkan'ın ilk kitabı olan Ölü Kelebeklerin Dansı kitabını okuyorum bu sıralar. Düşünceleri, hayal dünyası bana ilginç geldi. Sanıyorum diğer kitaplarını da okuyacağım. 
Hüsnü Arkan müzikle de uğraşıyormuş. Bunu da  daha yeni öğrendim. :) Müziklerini hiç dinlemedim ve artık ilk işim müziklerini dinlemek olacak... Çok beğendiğim bir şarkısı olursa sizinle de paylaşırım :)

Hüsnü Arkan kitapları okudunuz mu? Düşünceleriniz nelerdir? Fikirlerinizi paylaşırsanız çok sevinirim :)

Şimdilik hoşça kalın.
Sevgiler!

12 Eylül 2014 Cuma

#okuduklarım13: Dokuz Öykü/J.D.Salinger

Merhaba!
Bugün günlerden Cuma.
Öncelikle Cumanız mübarek,dualarınız kabul olsun inşallah...

Salinger'in Dokuz Öykü adlı kitabını okuyup bitirdim. Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi içinde dokuz tane öykü barındırıyor. Gelelim benim fikrime...

Açıkçası öykülerin çoğundan bir şey anlamadım, dersem bana kızmayın. Her öykü aslında kendi içinde bir mesaj taşıyordu sanıyorum. Fakat ben kitabın çevirisinde bir sorun olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor da olabilirim. Çeviri mükemmel olup, ben bir şey anlamamış da olabilirim :)

Salinger, bizim Türkçede de olduğu gibi çoğu kez, iki ya da üç farklı anlama gelebilen kelimeler kullanmış. Sayfa sonlarında çeviriyi yapan kişi hep dip notlar da bulunmuş. Öyküleri oturup tek tek düşünmek gerekiyordu bence.

Şimdi dönüp bakıyorum da, aklımda kalan şöyle harika bir öykü yok... Anlayacağınız ben bu kitapla pek tatmin olmadım. Hep bir şeyler eksikti. Başladığım her öykü de ''bu kez beğeneceğim galiba'' dedim durdum ama hiçte öyle olmadı...

Yoksa kendimi Salinger'in 'Çavdar Tarlasında Çocuklar' adlı kitabına saklıyor olmayayım ...? :)
Belki de... Neyse bundan sonra zaten sıra o kitapta.

Şimdi de gelelim tavsiye edip, etmediğim konusuna...
Dediğim gibi belki bu kitap bana hitap etmedi ama sizin başucu kitabınız bile olabilir.
Yeni bir yazar tanımak istiyorsanız, yeni öyküler okumak istiyorsanız, okuyabilirsiniz.
Çavdar Tarlasında Çocuklar kitabını okuyanlar için de söyleyeceğim şey; okuduğunuz kitap siz de nasıl bir izlenim bıraktı bilemeyeceğim. Bu kitap sizin beklediğinizin altında kalabilir ya da beklediğinizin çok daha üstüne çıkabilir. Yani net bir cevabım yok...

Sormak istedikleriniz olursa iletişim formundan bana ulaşabilirsiniz...
Şimdilik hoşça kalın. Ben Hüsnü Arkan'ın Ölü Kelebeklerin Dansı kitabını okumaya gidiyorum :))

Sevgiler!

7 Eylül 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #10: Hakan Günday

Hakan Günday, 29 Mayıs 1976'da Yunanistan'ın Rodos Adası'nda doğdu. İlk öğrenimini Brüksel'de tamamladı. Ankara Tevfik Fikret Lisesi'ni bitirdikten sonra Hacettepe Üniversitesi Ebedebiyat Fakültesi Fransızca Mütercim Tercümanlık Bölümü'nde üniversite eğitimine başladı.


Bir yıl sonra Universite Libre de Bruxelles'in Siyasal Bilimler bölümüne geçti. Öğrenimine Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinde devam etti. İlk romanı Kinyas ve Kayra'yla edebiyat çevrelerinin ilgiyle izlediği ve kendi okur kitlesini yaratan bir yazar olan Günday'ın eserleri Doğan Kitap tarafından yayımlanmıştır.

ESERLERİ:

  • Kinyas ve Kayra
  • Zargana
  • Piç
  • Malafa
  • Azil
  • Ziyan
  • Az
  • Daha

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Hakan Günday'ın ilk romanı olan Kinyas ve Kayra'yı daha üç gün önce bitirdim. Kitap yorumuna burdan bakabilirsiniz: Kinyas ve Kayra
Kısa sürede birçok okur kazanmış Hakan Günday Kinyas ve Kayra'yla. Fakat beni tam olarak kazanamadı bu kitapla... 
Belki diğer kitaplarıyla bu şansı yakalayabilir :)
Hakan Günday kitapları okudunuz mu hiç?
Bundan sonra hangi kitabını okuyacağım konusunda bana tavsiye de bulunur musunuz?
Hakan Günday'la ilgili başka söyleyecek bir şeyim yok sanırım...
Şimdilik hoşçakalın.

Sevgiler!

4 Eylül 2014 Perşembe

#okuduklarım12: Kinyas ve Kayra/Hakan Günday


Sayfa 136: Ve sandalyeden doğrulurken, tekrar görüşme dileklerimizi birbirimize tekrarlarken, ''Kusra bakma. Daha adımı söyleyemedim. Ben, Kayra Kara'' dedim.
  O anda aklıma gelmişti bu soyadı. Biraz fazla roman kahramanı ismi gibiydi ama olsun, yine de akılda kalacak kadar tuhaftı. 
  Ve elimi sıkarken yine o huzurlu sesiyle, ''Memnun oldum!'' dedi. 
  ''Ben de Hakan Günday...''

Bu paragrafı okuyuncaya dek; bu kitabı nasıl okuyup bitireceğim diye düşünmüyor değildim. Oldukça kalın ve sıkıcı olarak nitelendirdiğim bu kitap, yukarıdaki sözlerle beni güldürmeyi başarıp, okuma hevesimi geri getirdi.

Başlarda çok sıkılmıştım okurken. Hatta arada bir bu kitabı elimden bırakıp, üzerine 2-3 kitap daha okuduğumda oldu. Önemli olan ilk 300 sayfasına kadar dayanabilmek. Sonra zaten bir sarıldınız mı kitaba bir daha bırakasınız gelmiyor. Ne olacak, nasıl bitecek diyerek hemencecik okuyuveriyorsunuz.


Tavsiye eder misin? diye sorsanız, aslında net bir cevap veremem. Neredeyse bir aydır elimde bu kitap. Neyse ki okuyup bitirebildim :) Ama ben çok sıkılsam da size tavsiyede bulunabilirim. Siz de 300'üncü sayfaya kadar dayanıverin n'olacak canım? :) Hakan Günday, sonraları kitaplarını alıp okuyacağım bir yazar. Diğer kitaplarına da merak duydum...

He bir de şunu dile getireyim. Belki bilirsiniz, ''TAMAM MIYIZ?'' filmini bu kitabı okumadan çok önce izlemiştim. Şimdi anlıyorum, neden bu filmde Kinyas ve Kayra kitabının kullanılmış olduğunu. Eğer siz hala izlemediyseniz bu filmi, kitabı okuyup bitirdikten sonra izleyebilirsiniz. Bu da küçük bir tavsiye olsun benden :)

Yılın 26. kitabını da okumuş bulunuyorum. Benim için Eylül ayıda güzel geçiyor. Sizin keyifler nasıl? :)
Hepinize kocamannn Sevgiler!

31 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #9: Dan Brown


 22 Haziran 1964 yılında Amerika Birleşik Devletlerinde dünyaya gelen ünlü yazar Dan Brown, Amherst Koleji ve Philips Exeter Akademisinden mezun olmuştur. Annesi ilahiyat müzisyeni, babası ise matematik profesörüdür.

Öğrencilik hayatı bittikten sonra eğitim görmüş olduğu okullarda İngiliz öğretmenliği yapan ünlü yazar Dan Brown, 1996 yılında çıkardığı ve kendisini büyük üne kavuşturan ilk kitabı ''Dijital Kale'' ile birlikte kısa süre içerisinde bütün dünyada adından söz ettirmiştir.

Yayımlanan ilk kitabının ardından Dan Brown, elektronik kitap listelerinde bir numaraya çıkmıştır. Bu kitabında yazar Ulusal Güvenlik ile sivil halk arasındaki ince ilişkiyi anlatmıştır. Yazarın ikinci kitabı olan ''İhanet Noktası'' adlı kitabının ilk basımı 2001 yılında gerçekleşmiştir. Yazar bu kitabında ahlak ve gizli teknolojiler hakkında konuları kaleme almış ve bütün dünyada büyük ses getirmiştir.

Dan Brown'un üçüncü kitabı ise ''Melekler ve Şeytanlar'' dır. Bu kitabında da Vatikan, Roma ve Cern Laboratuvarlarında geçmektedir. Bilim ve din konularını işleyen gerilim türünde bir romandır.

2004 yılında yayımlanan dördünce ve en çok ses getiren kitabı olan ''Da Vinci Şifresi'' ile ününe ün katmıştır. Bu kitabı yayımladıktan sonra özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletlerinde büyük yankı uyandırdı ve büyük tartışmaları beraberinde getirdi.


Yazar 15 Eylül 2009 tarihinde yayımlanan beşinci romanı da, mason olan dedesinden etkilenerek ''Kayıp Sembol'' kitabını kaleme almış ve bu kitabında masonluktan bahsetmiştir. Yazarın kaleme aldığı bütün kitapları büyük okuyucu kitlesine sahiptir. Yazarın kitaplarının basılmasını sabırsızlıkla bekleyen yüz binlerce kişi bulunmaktadır.

Ayrıca Dan Brown'un yazdığı kitapların bazıları beyaz perdeye aktarılmıştır. Beyaz perdeye aktarılan bu kitaplar sinema salonlarının dolmasına ve izleyici rekorları kırılmasına neden olmuştur. Yazarın kitaplarında bahsedilen şehirlerde turist akımına uğramakta ve bu şehirlere önemli maddi getiri sağlamaktadır.

Dan Brown'un merakla beklenen ve bugünlerde piyasaya çıkan son kitabı olan ''Cehennem'' in bir kısmı da İstanbulda Ayasofyada geçmektedir.Bütün kitaplarında olduğu gibi, takipçileri bu kitabını sabırsızlıkla beklemiştirler. Dan Brown bu son kitabında okuyucularını; şifreler, semboller ve gizli geçitlerden oluşan bambaşka bir dünyada yolculuğa çıkartacağı konusunda açılamada bulunmuştur.


ESERLERİ:

  • Dijital Kale
  • İhanet Noktası
  • Melekler ve Şeytanlar
  • Da Vinci Şifresi
  • Kayıp Sembol
  • Cehennem

BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Dan Brown'un ilk kitabı olan Dijital Kale kitabını okumuştum ve sevmiştim. Çok net hatırlayamasam da kitap sürükleyici ve güzeldi.
Son çıkan kitabı olan Cehennem, en çokta; İstanbul Ayasofyada birtakım olaylar anlatıldığından çok merak duyduğum bir kitap. Sonuçta yabancı bir yazar ülkemizden bir mekanı ele alıp anlatmışsa, merak duygularımız artmalı :) Ve o kitabı alıp okumalıyız...
Eğer sürükleyici bir şeyler okuyayım derseniz Dan Brown okuyabilirsiniz. Diğer kitaplarını okumadım ama yanıltacağını düşünmem. Dünya çapında sevilen bir yazar Dan Brown. Siz de seversiniz mutaka :)

Yorumlarınızı bekliyorum ;)

Sevgiler!



24 Ağustos 2014 Pazar

HerPazarBirYazar #8: Oğuz Atay

Oğuz Atay, 12 Ekim 1934 yılında İnebolu'da doğdu. Bir süre milletvekilliği yapan, ağır ceza hakimi Cemil Atay'ın oğludur.

İlk ve Orta öğrenimini 1939'da ailesiyle birlikte gittiği Ankara'da tamamladı. Maarif Kolejini ve İstanbul Teknik Üniversitesi İnşaat Fakültesini bitirdi. Devlet Mimarlık ve Mühendislik Akademisi Harita Kadastro Bölümü Ölçme Bilgisi kürsüsünde öğretim görevlisi oldu.

1975 yılında Doçent olan ve topografya ve yol inşaatları dersi veren Oğuz Atay'ın ''Topografya'' adlı bir ders kitabı vardır.

Beyin tanısı nedeniyle gittiği İngiltere'den tedavinin imkansız olduğunu öğrenerek dönen ''Tutunamayanlar'' yazarı Oğuz Atay, 13 Aralık 1977'de İstanbul da hayata veda etti.

Edebiyat sevgisi ilk zamanlar kiralayarak okuduğu romanla başlar Atay'ın. Oscar Wilde, Gorki, Dotoyevski, Stendhal'i okur. Daha sonraları Kafka, Joyce, Conrat, Grass, Sabahattin Ali ve Yusuf Atılgan en sevdiği yazarlar arasında yer alır Oğuz Atay'ın.



Oğuz Atay'ın türk romanında bir aşama olarak kabul edilen ''Tutunamayanlar'' romanı, Turgut Özmen adlı genç bir mühendisin anlaşılmaz bir biçimde kaybolmasıyla başlar.
Gelenekten kopuş, Batı Uygarlığı karşısında eziklik, topluma ve kendine yabancılaşma, romanın başlıca konularıdır. Tutunamayanlar da şiirden oyuna kadar her yazı türü kullanılır. Kendi acısı ve isyanıyla, kendisi dalga geçer.


Hayata, olup bitenlere, oyun gözüyle bakar Oğuz Atay. Onun için oyun bir anahtardır. Eserlerindeki kişilerde hayatla oyunu birbirinden ayırmazlar. Oğuz Atay için oyun, gündelik hayatın basitliğinden, tekdüzeliğinden kaynaklanan sıkıntıya karşı bir önlem, bir sığınmadır.
Yazarın hayattayken oynanmasını çok istediği ''Oyunlarla Yaşayanlar'' adlı oyunu, ancak ölümünden sonra sahnelenebilmiştir.

Edebiyat dünyasına ilk romanı olan ve TRT 1970 roman ödülünü kazanan Oğuz Atay'ın ''Tehlikeli Oyunlar'', ''Bir Bilim Adamının Romanı'' ve yarıda kalan ''Eylembilim'' adını taşıyan romanları yayınlandı.
Hikayeleri ''Korkuyu Beklerken'' adlı kitabında toplandı.


ESERLERİ:

  • Tutunamayanlar
  • Tehlikeli Oyunlar
  • Bir Bilim Adamının Romanı
  • Korkuyu Beklerken
  • Oyunlarla Yaşayanlar
  • Eylembilim


BAYAN'IN DÜŞÜNCELERİ:

Oğuz Atay... Kalemine hayran olduğum bir yazar...
Düşünceleri, üslubu ayrı bir güzel. 
Oğuz Atay'a diyecek söz bulamıyorum doğrusu :)

Siz de hiç Oğuz Atay kitabı okudunuz?
Fikirlerinizi öğrenmek isterim...
Yorumlarınızı eksik etmeyin.

Sevgiler!